SEVGİ, BOŞLUK VE ENERJİ




Çoğunlukla, yeterince sevilmediğimizi hissederiz. Bu, bizim sevmediğimiz, sevme
yeteneğimizi açığa çıkaramamamız gerçeğinin bir yansımasıdır.

Sevgi, bizim başkası için yaptığımız bir şey değildir. Sevgide hiçbir nesne ya da özne yoktur.

Sevgi, nesne-özne olmadığında, iki ayrı şey olmadığında varolan şeydir.

Aslında bu sevilmeme hissi, sevgi ihtiyacıdır, egolarımızın varolduğu bölünmüş dünyanın
durması ihtiyacıdır.

Bu durma, bizi seven biri aracılığıyla olmaz.

Bir başkasını seven bizler aracığıyla da olmaz.

Sevgi rastlantısal değildir. Yaratılamaz, uygulaması yapılamaz, öğretilemez.

Ne olduğumuzu derinden gözden geçirip böylece düşünce, bellek ve egoda gerçekte varolan
bölünmenin yapısını görebiliriz. Durabiliriz. Sakinleşebiliriz.

Yaşam enerjisi ve dışavurumu olan sevgi, bütündür. Düşünce bu enerjiye yaklaşamaz.
Sözcükler onu yakalayamaz. Bütünlüğün bu enerjisi kullanılamaz, bölünemez ya da
harcanamaz.

O biziz, hepimiziz.

Bu, sorumuzun yanıtı değil sessiz kalan sorudur.

Düşünce ve egomuzun doğasını görmüş olan bizler sessizliğe açılan bu kapıdan geçebiliriz.

Parçalanmış bir dünyayı geride bırakıp bütün ama boş bir şeye girmiş bulunuyoruz. İsim
veren yoksa isimler de yoktur. Özne yoksa nesne de yoktur. Bu, boşluktur.

Burada muazzam bir enerji vardır çünkü onu harcayacak hiçbir şey yoktur. Büyük bir
yaratıcılık vardır çünkü yaratıcılığı kısıtlayan hiçbir şey yoktur.

Ben merkez, psikolojik benlik aracılığıyla sessizliğe gömülmüştür, hiçbir şey kaybolmamıştır.
Dinginliğin böyle engince yayılışından yaşam enerjisi açığa çıkar.

Neden ve sonuç ötesinde olduğu için bu enerjinin doğası bilinmez. Kavrama sığmaz, düşünce
tarafından şekillendirilmez ya da herhangi bir şekilde kullanılamaz.

Biz bu enerjiyi deneyimleyenler ya da keşfedenler değiliz. Bizler, ifade ederek, keşfeden,
açığa çıkaran ve dağılan bu enerjinin kendisiyiz.


Steven HARRİSON

1 yorum:

Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum