GÜZEL AKIL NASIL EDİNİLİR ? 1.BÖLÜM

Sevgili arkadaşlar, bir arkadaşımın mail yoluyla göndermiş olduğu bu yazı dizisini sizlerle paylaşmak istiyorum. Benim hoşuma gitti ve umarım ki, siz de beğenirsiniz. Yazı aşağıda da ismi yazdığı üzere Edward De BONO'ya ait olup, Derleyen Halit YILDIRIM'dır.

Türkçesi Zülal KALKANDELEN'e ait olup, Mayıs 2007'de birinci basımı gerçekleşmiştir.


GÜZEL AKIL NEDİR ? (How to have a beautiful mind) - Edward de BONO


Yüzünüzü daha da güzelleştirmek için kozmetikleri kullanabilir, hâttâ plastik cerrahiyi deneyebilirsiniz. Bir erkek kafasına saç ektirebilir. Peki ya aklınız? Güzel bir akla sâhip olmak için herhangi bir çaba gösteriyor musunuz? Sıkıcı bir aklı barındıran muhteşem bir güzellik can sıkıcıdır. Dikkat çekebilirsiniz ama o dikkati asla koruyamazsınız.
Belli bir yüz ve beden biçimiyle doğdunuz. Bu fiziksel özelliklerinizin daha güzel görünmesi için sâdece belli şeyler yapabilirsiniz. Oysa aklınızı güzelleştirmek için yapabileceğiniz çok daha fazla şey var.
Eğer doğal bir güzelliğiniz varsa, sıkıcı bir akla sâhip olup bu güzelliği harcamak bir trajedidir. Pahalı bir araba alıp benzin deposunu doldurmamak gibi bir şeydir bu.
Yaşlandıkça fiziksel güzellik yok olur. Oysa akıl güzelliği yaştan bağımsız olduğu gibi, bilgelik ve deneyimle daha da artabilir.
Aklınızın güzelliği karşılıklı konuşma sırasında anlaşılmalıdır. İnsanlar fiziksel güzelliğinize bakabildikleri gibi, aklınızın güzelliğini de dinleyebilirler. Aklınızı daha güzel bir hale getirmek istiyorsanız getirebilirsiniz. Bu, doğuştan sâhip olunan bir zekâ ya da büyük bir bilgi meselesi değildir. Burada önemli olan, aklınızı nasıl kullandığınızdır. Bu kitabın asıl konusu da budur.

Edward de BONO


AYNI GÖRÜŞTE OLMAK


Güzel bir akla sâhip olmak için, konuştuğunuz kişiyle fikir birliği noktaları aramalısınız. Buysa şaşırtıcı bir şekilde işin en zor yanıdır.
Fikir birliğine ve fikir uyuşmazlığına iki ayrı uç olarak bakabiliriz:
Çok haklısın...
Söylediğin her şeyle hemfikirim...
Seninle tamamen aynı görüşteyim...
Eğer her konuda aynı görüşteyseniz, o zaman ortada tartışma, konuşma ya da görüş alış verişi anlamında fazla bir şey yoktur.
Bunun tam karşıtı durumsa şöyledir:
Evet ama...
Tümüyle karşıyım...
Burada yanlışın var...
Bu kişi söylenen her şeyde bir anlaşmazlık noktası bulan kişidir. Oldukça tartışmacı olan bu kişi, anlaşmazlık aracılığıyla üstünlük sağlamaya çalışmaktadır. Akademik kariyeri olanlar ya da yüksek derecede eğitim almış kişiler sıklıkla bu şekilde davranırlar. Çünkü böyle davranmaları teşvik edilmiştir.
Bu iki aşırı durumun arasında bir yerlerde olmanız gerekir. Her konuda aynı görüşte olmak zorunda değilsiniz. Her konuda farklı düşünmek zorunda da değilsiniz.
Her zaman haklı olmak, dünyadaki en önemli şey olmadığı gibi kesinlikle güzel de değildir.
Tartışma, yarışan egolar arasındaki bir çatışma olmaktan çok, bir konuyu irdeleme amaçlı içten bir girişim olmalıdır.
Birisi hoşlanmadığınız ya da onaylamadığınız bir şey yaptığında, o kişiyi aptal, cahil ya da kötü niyetli diye değerlendirmek kolaydır. Oysa o kişi kendi “mantık dairesi” içinde “mantıklı” davranıyor olabilir. O “mantık dairesi” de, o kişinin algılarından, değerlerinden, ihtiyaçlarından ve deneyimlerinden oluşur. Eğer dairenin içini görmek ve o kişinin “çıkış noktasını” anlamak için gerçekten çaba gösterirseniz, çoğunlukla kişinin tutumunun mantığını da anlarsınız.

ÖZEL DURUMLAR

Birisi anında karşı çıkacağınız bir fikir belirtir. Örneğin: “Kadınlar medyumlara ve fallara erkeklerden daha çok inanırlar”.
İlk tepkiniz bunun doğru olmadığıdır. Geçmişte kadınların kendi yaşamları üzerinde her zaman tam bir kontrolleri yoktu; bu nedenle bir şeylerin olmasını “beklemek” zorundaydılar ve falcılar da olaylar hakkında tahminde bulunuyorlardı. Kadınlar siyasî ya da askeri statü sahibi olamadıklarından tek güç kaynakları gizemli, doğaüstü güçlerdi. Bu yüzden büyücülük ve sihir gibi konulara yoğunlaştılar. Harry Potter kitaplarının başarısını hatırlayalım. Gerçek bir güce sâhip olmayan küçük yaştaki birçok çocuk, büyücülüğün ve sihirli sözlerin gücüne sâhip olma fikrinden hoşlanıyor.
Bütün bunlar, bâzı kadınların erkeklere oranla medyumlara daha fazla ilgi gösterdiğini kabul edebileceğiniz özel durumlardır.
Başka bir konuşmada, birisi başkaları tarafından “ayarlanmış evliliklerin” iyi bir fikir olduğunu söyleyebilir. İlk tepkiniz buna karşı olmaktır, çünkü siz romantizme, aşka ve özgür seçime inanıyorsunuzdur. Ama sonra diğer bâzı durumları düşünürsünüz. Toplumdan izole olmuş bâzı bölgelerde yaşayanların, uygun bir gelin ya da damat adayıyla tanışma şansları çok az olabilir. Akrabalar, ara bulucular ya da çöpçatanlar, potansiyel çiftleri ortaya çıkarmak bakımından daha iyi bir konumda olabilir.
Örneğin: “Yalan söylemek asla kabul edilemez. Bu ahlaki bir prensiptir”.
Bu görüşü paylaşabilir ya da ona karşı çıkabilirsiniz. Felsefeciler, çağlar boyu bu konuyla ilgilenmişler ve bu görüşe karşı olmuşlardır. Bazıları yalan söylemenin her zaman yanlış olduğunu düşünür. Bazıları da “iyilik için” yalan söylenebileceğine inanır. Felsefeciler ise, şu geleneksel abartmayı kullanırlar: “Var sayalım ki bir katil potansiyel bir kurbanı takip ediyor ve size kurbanın ne tarafa gittiğini soruyor. Katile doğru yönü mü yoksa yanlış yönü mü söylemelisiniz?”
Burada birbiriyle çelişen bir değerler dizisi görüyoruz: Ahlaki değerler, pragmatizm (yararcılık), insan hayatının değeri.


GENELLEMELER


Genellemelerle aynı görüşte olmak, genellikle oldukça zordur. Ne yazık ki, mantığımızın alışkanlıkları şu şekilde düşünmemizi gerektirir: Bütün timsahlar kötü niyetli ve saldırgandır; bütün köpekler pistir; hiçbir politikacıya güvenilmez; erkekler mantıklı, kadınlar sezgiseldir.
Son sıralanan görüş, tam da çoğu kişinin karşı çıkabileceği türden bir genellemedir. Ama bunun gibi bir genellemeye karşı olsanız da bâzı koşullarda onunla hemfikir olabilirsiniz. Örneğin: “Kadınlar, gerektiğinde erkekler kadar mantıklı olabilirler, ama aynı zamanda daha sezgisel olmaya eğilimlidirler”.
Ya da: “Kadınların aklı her şeyi daha ince eleme eğilimindedir ve bu akıl, bir noktadan diğerine çabucak geçmek yerine daha fazla etkeni işin içine katar”. Demek ki bu yolla, ortaya konulan genellemeye karşı çıkabilir ama onun bâzı ifadeleriyle aynı görüşte olduğunuzu belirtebilirsiniz.
Gerçek hayatta “hiç” ile “hepsi” arasında çok sayıda alternatif vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir: hiçbiri, birkaç, bâzı, birçok, bir hayli, çoğunluk, genel olarak, tümü.



Bir sonra ki konular -



  • Karşı Görüşte Olmak,


  • Mantık Hatası


  • Yorumlama,


  • Duygular,


  • Tahminde Bulunma,


  • Olası Ve Kesin.

1 yorum:

  1. selam yüreği güzel dostumuz.bıraktığınız mesaj beni çok duygulandırdı.sevilmek dünyanın en güzel olayı bunu bir kez daha gösterdi burada tanıdığım bütün dostlarım.evet bir anlık öfke beni sayfamdan edecektiki emeğime ve dostlarımdan ayrılmaya yüreğim el vermedi.inanın sizi çok seviyorum ve çok samimi buluyorum.iyi ki varsınız.iyi akşamlar

    YanıtlaSil

Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum