Bu kaçıncı gündü onunla tanıştıkları hatırlamıyordu. Aradan kaç gün, kay ay geçmiş bilmiyordu. Aslında bir önemi de yoktu zaten. Önemli olan birlikte olmalarıydı.
İlk başlarda hiç istememişti onu. Görmeden, tanımadan daha vermişti notunu. Şansıma iyileri çıkmaz diyordu, istemem diyordu, diyordu da, yüreğindeki bir başka ses de ona dur, diyordu. Durdu, düşündü gecenin bir yarısında. Nasıl biri olduğunu, neye benzediğini canlandırmaya çalıştı hayalinde. Belki de tam aradığı gibi biriydi. Belki de yıllardır özlemini duyduğu bir aşka yelken atma vaktiydi ve bu bir şanstı belki de en yalnız olduğu bir zamanda karşısına çıkan.
Düşüncelerin ve hayallerin arasında kaybolduğu bir anda, telefonun sesiyle irkildi bir anda. Saat oldukça geçti, uyumamıştı ama bu uyumayan da kimdi gecenin bir yarısında. Telefonunu açtı, alo dedi. Karşıdaki ses merhaba, kusura bakmayın biliyorum geç bir saat ama, aramak istedim. Daha fazla dayanamadım sesinizi duymak, sizinle konuşmak istedim. Arkadaşlar bahsetmiştir benden size. Bizi birbirimize yakıştırmışlar, ama siz kabul etmemişsiniz ve ben de bu yüzden kendim aramak istedim, bir kere görüşsek ne çıkar diye. Görüşebilir miyiz acaba, lütfen, kırmayın beni. Eğer sonra istemezseniz başlamadan bitiririz olmaz mı ?
Genç kız, bu yumuşak sesin etkisinde kalmıştı. Söylenenleri duyuyordu ama, sanki bir hayal aleminde yaşarmışçasına ve hiç farkına varmadan daha evet deyivermişti karşısındakine. Peki öyle olsun ama bir süre verin bana. Bu süre içinde telefonla görüşelim ve ben kendimi hazır hissettiğimde buluşalım ne dersiniz ? Kabul eder misiniz ?
Delikanlının sesindeki heyecan, onun kalbindeki heyecanla çarpışmıştı adeta. Telefonu ikisi de aynı anda kapattılar ve gecenin sessizliğinde yüreğinde uçuşmaya başlayan kelebeklerle birlikte uykuya daldı ardından.
Ertesi gün ve takip eden diğer günlerde hep telefonlaştılar ve sonunda bir gün buluşmaya karar verdiler. Akşam üzeri iş çıkışı gelecekti delikanlı onun yanına. Bekle beni demişti. İkisi de oldukça sabırsızdı belliydi. Zaman sanki durmuşçasına bir türlü vakit geçmiyor, akşam olmuyordu. Herkes çoktan çıkmıştı işten, ama o bir türlü gelmemişti. Belki de vazgeçmişti görüşmekten. Kim bilir, belki de diye düşündüğü bir anda telefonu çalmıştı sanki acı acı. Heyecan içerisinde açmıştı telefonunu ve karşıdan tanımadığı bir ses “Ben arkadaşıyım, trafik kazası geçirdi ama merak etmeyin O iyi. Sizi aramamı istedi benden merak etmemeniz için. Biz şimdi hastaneye gidiyoruz…Gelmek ister misiniz “ Genç kız, gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle silerek, “gelirim, tabi gelirim dedi, bana hangi hastanede olduğunuz söyleyin” Adresi alır almaz koşmaya başladı. Yoldan geçen bir taksiyi çevirdi hemen ve adresi verdi şoföre. Yol boyunca düşündü. Ne garip, daha onu hiç görmedim ve hiç tanımıyorum ama onun için ağlayabiliyorum diye… Bu düşünceler içerisinde hastaneye varmıştı, taksinin parasını fazladan vererek indi ve koşmaya başladı. Acilden içeri girdiğinde bir sürü insan vardı ama kimdi, hangisiydi bilmiyordu. Yan tarafta bulunan hemşire deksine yürüdü ve arkadaşının adını soyadını vererek, bir trafik kazası geçirmiş olduğunu söyledi. Hemşireler onun bulunduğu kısmı tarif ettiler. Yürümeye başladı uzun koridor boyunca. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu adeta. İşte gelmişti, odanın önündeydi. Kapıyı hafifçe arkaya doğru itti. İşte o ilk bakışma, o ilk görüş, elleri terlemeye başlamıştı. Ağır adımlarla yürümeye başladı. Arkadaşı yanı başındaydı. Kalktı ve hoş geldiniz dedi. Durumunun iyi olduğundan, sadece ayağının kırıldığından ve alçıya alınacağından bahsetti. Sonra da bir şeyler içmek istediği bahanesiyle dışarı çıktı onları yalnız bırakmak için.
Konuşacak bir şey bulamıyordu ikisi de. Genç kızın yüzü üstündeki kazağın rengi gibi al al olmuştu. Ben diye başladı söze. Çok üzüldüm ve çok korktum. Ve ardından gözlerinden sicim gibi yaşlar süzülmeye başladı. Delikanlı, doğruldu yattığı yerden, uzanarak o yaşları sildi eliyle. Kollarıyla hapsedercesine sarıldı ona, sıkı sıkı, sımsıcak… Sonra alnından öptü ve gözlerinin içine bakarak, “bundan sonra ölene dek sevdiğimsin dedi. Genç kızın elini kalbinin üstüne koydu ve bak burada, şu andan itibaren ve dünya döndüğü ve ben ölene dek çarpacak, sana ait bir kalp var burada, tam şuramda. Sadece senin için atacak, sadece senin için yaşayacak, var mısın birlikte atsın yüreklerimiz, var mısın birlikte yürüyelim bu yolda. Ne dersin, Benimle Evlenir misin ?”
Genç kız, hem şaşkın, hem mutlu, hem de ağlayan gözleriyle tek bir kelime söyleyebildi ancak “Evet”…
Bulmuştu hayatının erkeğini, birlikte yaşlanacaklardı ve birlikte paylaşacaklardı bundan sonra her şeyi. Acısı tatlısıyla birlikte geçireceklerdi bir ömrü ve bunun için yemin etmişlerdi. O günden sonra sadece birbirleri için yaşadılar ve birleri için çarptı yürekleri taki ölene kadar…
Her kalp yarımdır aslında ta ki diğer yarısını bulana kadar. Eğer bulmuşsanız o yarınızı sakın bırakmayın ve tek bir kalp olarak sonsuza değin sevgi içinde mutlulukla yaşayın…
Mehpare ÖĞÜT
ARALIK 2008
0 Comments:
Yorum Gönder
Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum