BİR HAYALİN PEŞİNDEN...3.BÖLÜM

Gecenin bir yarısı yeniden ama bu sefer bir tıkırtıya uyandı. Yan tarafta ki oda da bir ışık yanıyordu. Evin sahibi geldi diye düşünerekten olduğu yerden kalktı ve odaya doğru yöneldi. Odada kimse yoktu. Ama daha önce kilitli olan odanın

kapısı ardına kadar açıktı. Merak ve endişe dolu gözlerle kapıya doğru yürümeye başladı ve sonra tüm cesaretiyle odaya girdi.
Kimsecikler yoktu. Çalışma masasının üstünde henüz açılmamış bir zarf ve mektup açacağı duruyordu. Küçük bir oda olmasına karşılık duvarlara özenle monte edilmiş boydan raflarda sayısız kitap, dergi ve hatta eski plaklar bulunmaktaydı. Plaklar o kadar eskiydi ki eski yılların en önemli sanatçılarına aitti. Birkaç kitabı karıştırdı, dergilere baktı ama aklı masanın üzerindeki mektupta kalmıştı.
‘Başkasına ait şeylere dokunmamalısın” dediğini duyar gibiydi ama, içindeki o merak duygusu onun “dokunmamalısın” emrini ortadan kaldırıyordu. Aslında doğruydu. Burası başkasının eviydi ve o mektup da bu evin sahibine aitti. Belli ki gönderilecekti ama sanırım ev sahibi unuttuğu için gönderilememişti.
En iyisi evine gitmekti. Evine gidip sıcak bir banyo yapıp iş saatine kadar dinlenmeliydi. Salona dönüp çantasını aldı ve yattığı yeri düzeltti. Son olarak da çalışma odasındaki elektriği kapatmak için geçmişti ki, az önce masanın üzerinde duran mektup yerinde yoktu. Biraz önce ordaydı halbuki. Ne olmuş olabilirdi ! Kaşla göz arasında nasıl kaybolabilirdi. Hem evde kendisinden başka kimse de yoktu. Yoksa aklının oynadığı bir oyun muydu bu. Hemen evden çıkması gerektiğini düşündü. Elektriği kapayarak kapıya doğru hızlı adımlarla yürüdü. Ancak kapı açılmıyordu. Ne kadar zorladıysa da bir türlü açılmıyordu. Neydi bu bir rüya mı, şaka mı, yoksa gerçekten de aklının oynadığı bir tür oyun mu ??
Hemen telefon etmeliydi, arkadaşına ya da en iyisi acil yardımı aramalıydı. Bilmiyordu, ne yapacağını, ne yapması gerektiğini kestiremiyordu. Telefon salonda olmalı diye düşündü. İşte orda küçük konsolun üzerinde duruyordu. Ahizeyi kaldırdı ama ses gelmiyordu. Telefon kapalıydı ya da bozuk herneyse. Anlaşılan ev sahibi gelene dek burada hapis olarak kalacaktı.
Sabah olmuş, güneş çoktan doğmuştu. Oturduğu yerde uyuyakalmış olacaktı ki, boynunda dayanılmaz bir ağrı vardı.
“Offf “diye iç geçirdi. “Nerden geldim ben buraya, keşke hiç gelmeseydim.”diyerek kalktı ayağa. Pencereleri açtı. İçeri dolan temiz hava ve baharın o güzelim çiçek kokusu bir anda odayı doldurdu.
Artık bu evden bir yolunu bulup gitmeliydi hemen.

Ama nasıl ? Kapı kilitli, telefonsa çalışmıyor !.
“Bir yolu olmalı, mutlaka olmalı” diye düşündü içinden...İşine yarayacak herhangi bir alet olup olmadığına baktı ama bulamadı. Mutfaktan aldığı bir bıçak yardımı ile kapıyı ne kadar zorladıysa da başarılı olamadı.


Yazan : Mehpare ÖĞÜT
2008

0 Comments: