HİÇKİMSE BİLMİYOR

Seni aramaktan ölüm olduğum bir gecenin sabahında,
Martılara atılan simitleri paylaşıyorum denizle.
Aşkın, tavşan karası dem çokluğuna
...Ve o çoklukta senin yokluğuna içiyorum son çayımı.
Yudumlarken bardağı,
Dudağımın kurak arazi çatlağına
Hayatımızdan kesintiler doluyor sıcak sıcak.
Sesimi kesiyorlar kör uçlu giyotinin şakaklarında.
Ama yine de,
Konuşsam ben bir idamın son dileğinde
Bir çırpıda!
Duyar mısın acı çektirdiğin kısa filmliğimi?
Ve izler misin yaşamak senaryolu şiirliğimi?
'hiç kimse'ler başrollerde oynamaz sevgilim,
Bu yüzden 'mutlu sonsuz' bu hayatın sonu.
Bilmiyor musun?

Gözlerimin kirpik pisliği önünden,
Gözlerin geçiyor ölmeye yeltenirken
Ve ben, ölemiyorum sırf bu yüzden.
Ayrılığına yanaklarımda çukurlar kazıyorum
Beni gören insanlar tatlı bir gamze sanıyor
Ama ben gözyaşlarıma mezarlık yapıyorum.
Hiç kimse bilmiyor...

'bilmiyorum'larla mühürlenen dilsiz kapılar
Bildiğin ve öğrendiğin bir dille açılmaz sevgilim.
Bilmiyor musun?
Kilitlenmişken birbirine gözler,
Susmak dinleyenini acıtır en çok.
İnsan sustuğunu duymaz mı hiç!
Kendime sağırlaştım seni dinlerken
Duymuyor musun?

Seni aramaktan ölüm olduğum bir gecenin sabahında,
Hiç kimse oluyorsun
Ben ölemiyorum
Ve sen bunları bilmiyorsun...

Martılar,
Senin 'hiç kimse'liğinin ufkuna dalışımı kıskanarak
Yüzmek istiyor...
Balıklar,
Yokluğuna içilen son çayda
Ruhumun dumanlaştığını görünce
Uçmak...
Ve ben suratıma kapattığın kapıları
Öğrettiğin 'bilmiyorum'larla mühürleyip
Ölmek istiyorum...

Hiç kimse bilmiyor...
Sen bilmiyorsun...
Hiç kimse oluyorsun,
Ben ölemiyorum
Ve sen bunları bilmiyorsun...

Ümit RENÇBER
4 Şubat2011

0 Comments:

Yorum Gönder

Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum