KATRE-İ MATEM'DEN...


‘’Aşkın sebepleri arasında en inanılmaz olanı belki de rüyada görüp aşık olmaktı. İnsan sevgiliyi rüyada her vakit görür ama rüyada yalnızca bir kez gördüğü birine acaba sevgili der mi? Bunlar olsa olsa Hüsrev ile Şirin, Vamık ile Azra hikâyelerinde olur. Gönlün, hiç mevcut olmayan birine tutulması sanki hiç gerçeği olmayan bir şeyle geçim sağlamak gibi değil midir? Birisi hiç görmediği ve asla göremeyeceği bir güzeli sevdiğini söylerse herhalde aklından zoru olduğunu düşünürler. Ruhu ona telkin ediyormuş, temenni ve arzuları kalbini yönlendiriyormuş, bunlara inanmazlar. Oysa bir âşık, sevgilinin ay mı güneş mi olduğunun bilmese de, aklının bir oyunu mu, hayalinin bir çılgınlığı mı olduğunu kestiremese de, gözlerine her daim onun görüntüsü girdiği müddetçe, âşık değil midir? Âşık olmak için maddi varlık şart mıdır? Allahın güzelliğini rüyasında görüp ona âşık olan dervişe inanıyoruz da neden sevgilisinin hayaliyle özleme tutulan âşıka inanmıyoruz. Eğer ona inanmayacaksak aşk, surete tapmaktan gayrı ne olur ki? O halde insan, sevdiği kişiyi karşısında görmeden de onun âşıkı olabilir. Sevgili için kaygılanmak da, hayaliyle mest olmak da, geceleri uykusuz kalmak ve seherlerde acı çekmek de hep âşıkın sevgiliyi görmeden yaptığı şeylerdir. Bir duvarın arkasında şarkı söyleyen kadını işitmek bazen ona tutulmak için yeterlidir. Bazıları buna temelsiz bir bina gözüyle bakabilir, ancak âşık o binayı inşa etmekte her zaman çok mahirdir. Zihni görmediği bir varlığın tutkusuyla meşgul olan bir kişi, düşünceleriyle baş başa kaldığında hayalinden ona şekiller çizer, kıyafetler giydirir, renk ve koku isnat eder, tavır biçer. Sevgili aşıkın zihninin içinde yapılır. Aşıkın hayal ve bedii düşünceleri sevgilinin güzelliğini artırır. Diyelim sese âşık olan genç sonra o şarkıyı bir yerde görse, aşkı ya sönecek ya da artacaktır. Görme onu yönlendirecektir. İyi de görme yoksa kim şarkıcıya âşık olan kişiyi ayıplayabilir ki? Cenneti de ancak tasvirle tanıyor değil miyiz? Onun söylediği şarkılar kulağımızı doldurup kalbimizi ona yönlendirdiğinde genelde âşık onun güzelliğini sesine göre ölçer. Eğer kendisini gördüğünde aşkı artıyorsa şarkıcı da onu sesine denk bir güzellik görmüş demektir. Ama eğer şarkıcının yüzü sesinden daha güzel ise bu aşıkı, sesten yola çıkarak güzelliği keşfettiği için tebrik etmek gerekmez mi? Cennetin en güzel tasvirleri bile cennetin yanına yaklaşmaktan uzak değiller midir? O halde kâinatta görülen bütün güzelliklerin ‘’Mutlak Güzel’’den bir iz taşıdıkları için güzel olduğunu söyleyen kişi haksız sayılabilir mi?’’

İskender PALA
Katre-i Matem, Syf:189





0 Comments: