Ş A İ R A N E: #HÜZÜN
“Biliyorsun ben hangi şehirdeysem Yalnızlığın başkenti orası.” – Cemal Süreya “Yaşamak değil, Beni bu telaş öldürecek…” – Özdemir Asaf “Ah, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya.” – Gülten Akın “Cıvıl cıvıldı gözleri Yeni dağılmış bir ilkokul gibi.” – Can Yücel “Duyguluysan işin zor, Yaşamda yeniksindir.” – Özdemir Asaf “İçim hem kimsesizdi hem kalabalık.” – Edip Cansever “Hüznümle vedalaşmayı bana öğretmediler.” – Gülten Akın “Dönmeyeceğimiz bir yer beğen, Başka türlüsü güç.” – Turgut Uyar “Vasiyetimdir: Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıkta.” – Didem Madak “İçime gene Yolculuk mu düştü, nedir?” – Orhan Veli “uçurumlar var uçurumlar diyorum ben insanla insan arasında kendiyle kendi arasında.” – Nilgün Marmara “Sen ki saçından tırnağına kadar Bir hürriyete bedelsin.” – Turgut Uyar “Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz.” – Edip Cansever “Bütün renkler aynı hızda kirleniyordu, Birinciliği beyaza verdiler.” – Özdemir Asaf

Bu Blogda Ara

#HÜZÜN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#HÜZÜN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Eylül 2025

HÜZÜN MEVSİMİ SONBAHAR

Eylül 24, 2025 2
HÜZÜN MEVSİMİ SONBAHAR



Sonbahar, takvimlerin yalnızca bir geçişini değil, ruhun da ince bir kırılmasını anlatır. Yazın neşeli kalabalıkları çekilip gittikçe, geride bir dinginlik, bir içe dönüş kalır. Sararan yapraklar, ağaçların dallarından usulca süzülürken sanki her biri küçük bir vedanın sembolüdür. Sokaklara dökülen yapraklar, geçmişten kalan anıların üstüne serilen sarı bir örtü gibidir.
Sonbaharın rüzgârı, yazın aceleci neşesinden farklıdır; daha ağır, daha düşünceli eser. İnsan, bu mevsimde ister istemez kendi içine döner. Bir kahve fincanının buğusunda kaybolan bakışlar, yağmur damlalarının cama bıraktığı izler, insanın kalbine dokunan ince bir melodiye dönüşür.
Kimi zaman bir vedanın, kimi zaman bir başlangıcın mevsimidir sonbahar. Hüzünlüdür, evet, ama bu hüzün bir ağırlık değil; daha çok insanı kendi özüne çağıran, olgunlaştıran bir sükûnettir.
Ve işte, sonbahar bize hatırlatır: Her şeyin bir vakti, her güzelliğin bir sonu, her sonun içinde de yeni bir başlangıcın tohumu vardır.
Sonbahar, insanın iç sesini en çok duyabildiği mevsimdir. Yazın telaşlı adımlarından sonra yavaşlayan zaman, şimdi daha dingin, daha düşünceli akar. Ağaçlardan düşen her yaprak, bize hayatın gelip geçiciliğini fısıldar; ne kadar güçlü köklere sahip olursak olalım, sonunda dalından kopan bir yaprak gibi yol alırız bilinmeyene.
Bu mevsimde hüzün, yalnızca kaybın değil; aynı zamanda kabullenişin de adıdır. Güneş ışığı bile farklı düşer artık: daha solgun, daha kırılgan… İnsan, gün batımında gökyüzüne baktığında, ufkun ardında gizlenen duygularını görür gibi olur.
Sonbaharın yağmurları, sadece toprağı değil, insanın içini de arındırır. Her damla, yüreğe sessizce düşer ve kalpte bir ferahlık bırakır. Belki de bu yüzden sonbahar, insanın kendiyle yüzleştiği, geçmişin yüklerini sessizce bıraktığı bir mevsimdir.
Ve belki de sonbaharın asıl büyüsü, hüznün içinde saklı olan o ince güzelliktedir. Çünkü insan, hüzünle yoğrulduğunda olgunlaşır; kaybettiklerini fark ettiğinde sahip olduklarının kıymetini daha derinden hisseder.
Sonbahar bize şunu öğretir: Bir yaprağın düşüşünde bile zarafet vardır. Ve bazen en güzel şiirler, en derin hisler, hüzünle yazılır.


Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL

 2025

21 Şubat 2025

KIRIK BİR KALP

Şubat 21, 2025 6
KIRIK BİR KALP

 
















Kırık bir kalp, fırtınanın ortasında kalmış bir gemiye benzer. Dalgalar, hayal kırıklığı ve üzüntünün acımasız sarsıntılarıyla döver durur. Yelkenler yırtılmış, umutlar suya düşmüştür. Kaptan, yani kalbin sahibi, pusulasını kaybetmiş, yönünü şaşırmıştır.

Ancak unutmayın ki, her fırtına bir gün diner. Güneş, bulutların arasından yeniden doğar. Kırık bir kalp de iyileşebilir, yaraları kabuk bağlayabilir. Önemli olan, kaptanın umudunu kaybetmemesi, mücadele azmini korumasıdır.

Kırık bir kalp, geçmişin hayaletleriyle dolu bir sandıktır. O sandığı açmak, acıları yeniden yaşamak demektir. Ama aynı zamanda, dersler çıkarmak, tecrübeler edinmek için de bir fırsattır. Kırık bir kalp, daha güçlü, daha bilge bir kalbe dönüşebilir.

Unutmayın ki, her kalp farklıdır. Kimi kalpler çabuk iyileşir, kimi kalpler daha uzun süreye ihtiyaç duyar. Kimi kalpler, başkalarının yardımıyla iyileşir, kimi kalpler kendi kendine iyileşir. Ama her kalp, iyileşme potansiyeline sahiptir.

Kırık bir kalp, bir veda mektubudur. Geçmişe, acılara, hayal kırıklıklarına bir veda. Ama aynı zamanda, yeni başlangıçlara, yeni umutlara da bir davettir. Kırık bir kalp, geleceğe doğru açılan bir kapıdır.

Unutmayın, siz yalnız değilsiniz. Kırık kalpler, birbirini anlar, birbirine destek olur. Birlikte, bu zorlu yolculuğu aşabilir, yaralarınızı birlikte sarabilirsiniz.

Kırık bir kalp, bir şiirdir. Acının, hüznün, umudun, yeniden doğuşun şiiri. Bu şiiri okumak, kendi kalbinizin sesini dinlemek demektir. Kırık bir kalp, bir şarkıdır. Aşkın, ayrılığın, özlemin, yeniden birleşmenin şarkısı. Bu şarkıyı dinlemek, kendi duygularınızla yüzleşmek demektir.

Kırık bir kalp, bir aynadır. Kendinizi, geçmişinizi, hatalarınızı, pişmanlıklarınızı gördüğünüz bir ayna. Ama aynı zamanda, kendinizi yeniden keşfetmek, daha iyi bir insan olmak için de bir fırsattır. Kırık bir kalp, geleceğe doğru atılan bir adımdır.

Unutmayın, her şey geçer. Kırık bir kalp de geçer. Önemli olan, umudunuzu kaybetmemek, mücadele azminizi korumaktır. Ve unutmayın, siz değerli ve seviliyorsunuz.


                                    Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL

                                                ŞUBAT 2025


15 Şubat 2025

ÖLÜME DAİR

Şubat 15, 2025 6
ÖLÜME DAİR

Aslında yoktuk biz

Hiç olmamıştık zaten bu dünyada

insan demişlerdi adımıza

gerisi yalandı nasıl olsa...

Bir kalp vermişlerdi elimize

kiminde hüzün, kiminde neşe

yaşarken bile bilinmedi kıymetimiz

öldükten sonra ise silinecekti her şeyimiz...

Ne gelmişiz ne de gitmişiz olacaktı bir diğer adımız

anlatamadan halimizi unutulup gidecektik

silinecektik yeryüzünden...

Bir karış toprağa sığınıp

karışacaktık küllerin arasından bilinmezliğe

çaresizlik ne zor şeydi aslında

ölüp gitmek, gidip dönememek

kalakaldığın bir bilinmezliğin ortasında

anan yok, baban yok, kardeş yok, eşin-dostun yok

yok oğlum yok

yalnızlığın dibine vurduğu yerdesin işte

sessizliğin hüküm sürdüğü dipsiz kuyularda

kapkaranlık bir odada

kurtarılmayı beklemek boşuna..

boşuna kardeşim yaşamak bile boşuna.

Geldim gördüm gittim diyeceksin sonunda

gözün bile görmeyecek, görmeyi bile istemeyeceksin

giderken sarılıp yalnızlığına

ölüm demişler adına

kendi soğuk

adı soğuk

bir hiç'lik ki sorma

arayan yok

soran yok

gören yok

kimliğin bile geçersiz kalacak

adın bile unutulacak

arada ki bakarlarsa birkaç fotoğrafdan seni anacaklar

birkaç saniyeliğine ağlayacaklar

sonrası mı, sonrası boş işte usta..

garip gelmişsin garip gideceksin bu dünyadan

elin boş

kalbin boş

Bomboş....


Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL


 

10 Eylül 2024

HÜZÜN İLE KARIŞIK DUYGULAR

Eylül 10, 2024 4
HÜZÜN İLE KARIŞIK DUYGULAR

 

Hüzün, insan ruhunun derinlerinde yankılanan bir duygudur; içinde hem kaybedilmiş olanların hem de asla sahip olunamayacakların hüznünü taşır. Yaşamın kırılganlığına, geçmişin gölgesinde soluk alan anılara, bir dönemin sona erdiği hissine dair içsel bir serzeniştir. Bu duygunun karışık bir yapısı vardır, çünkü içinde yalnızca hüzün değil, aynı zamanda geçmişe bir özlem, yaşanmamış fırsatlara duyulan sessiz bir keder ve geleceğe dair belirsizliklerin getirdiği ince bir kaygı saklıdır.


Bir yandan insan, geçmişe dönüp baktığında güzel anılarla dolu bir nostalji yaşar, fakat bu anılar, artık erişilemeyen bir dünyaya ait oldukları için bir tür içsel boşluk bırakırlar. Bu boşluk, hüzünün en belirgin yanıdır; insan her ne kadar o anılara sarılmak istese de, bir daha o anları yeniden yaşayamayacağını bilir. Zamanın akışını durduramaz, geçmişin tozlu sayfalarını çeviremez. Her güzel anının içinde, o anın sona erdiği bilinci saklıdır. İşte bu yüzden hüzün, bir yandan hatıraların sıcaklığına sarılırken diğer yandan onların kaybolup gitmesiyle yürek burkan bir duyguya dönüşür.


Bu karışık duygular, insanı derin düşüncelere sürükler. Hayatın ne kadar geçici olduğunu, sevilen şeylerin bir gün geride kalacağını ve her anın aslında bir veda olduğunu fark eder. Ama bu hüzün, her zaman karanlık bir gölge gibi değildir. Bazen insanı daha bilge, daha derin düşünen bir varlık haline getirir. Yaşamın kıymetini daha çok anlar, küçük anların ne kadar değerli olduğunu fark eder.


Hüzünle karışık duygular, insan ruhunun bir parçasıdır. Onları bastırmaya çalışmak yerine, onlara kucak açmak, onları anlamaya çalışmak, yaşamın karmaşık dokusunu daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Hüzün, kaybedilenlerin ve kaçırılan fırsatların bir ağıtı olabilir; ama aynı zamanda, hayatın her anının ne kadar değerli olduğunu hatırlatan bir dost gibidir.


Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
EYLÜL - 2024