.... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
.... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Değerli arkadaşım http://muazzezv.blogcu.com tarafından Mimlenmişim efendim.Bu sefer ki Mim’in konusu kendimizi maddeler halinde tanıtmak. Kendisine çok teşekkür ediyorum ve kendimi tarif etmeye başlıyorum…

*Her şeyden önce çok duygusal bir insanım.
*İnatçı değilimdir ancak kendi bildiğimin doğru olduğuna inanıyorsam, bildiğimden asla şaşmam.
*Çabuk kavrarım, detaycıyımdır, çalışmayı severim.
*Arkadaşlıklara ve dostluklara inanırım ancak darbe yediğimde asla geri dönmem.
*Sıcakkanlıyımdır ancak ilk gördüğüm kişiye hemen ısınamam, alışmam gerek.
*Güler yüzlü olmaya özen gösteririm. Ancak moralim bozuksa anında suratım düşer.
*Hediye almayı ne kadar sevsem de, en çok vermeyi severim ki o da sadece sevdiklerim için geçerlidir.
*Bekletmekten ve bekletilmekten hiç hoşlanmam. Randevularıma ve randevu saatime her zaman özen gösteririm.
*Kendi yaş grubumdan ziyade benden biraz daha büyük insanlarla daha iyi anlaştığımı söyleyebilirim.
*Bir yerlere gelmek ya da birilerinin gözünde artı puan toplamak adına kimseye yağcılık yapamam.
*Neysem oyumdur.
*Birisinin bana işini yaptırmak için emretmesinden asla hoşlanmam.
*Her zaman büyüklerime, amirlerime karşı saygılı ve seviyeli olmayı severim.
*Her ne kadar dışarıdan kendini beğenmiş ve kibirli birisi olarak görülsem de aslında tam tersiyimdir (çünkü beni tanıyanlar ilk başta çoğunlukla böyle düşündüklerini söylemişlerdir).
*Bazı günler ve özellikle moralsiz olduğum zamanlarda suratsız olduğumu söyleyebilirim.
*İlişkilerimde her zaman için özveriliyimdir. Sevdim mi adam gibi severim. Hoşlanmadığım birisiyle asla ne parası, ne de pulu için birlikte olurum. Benim için önemli olan tek şey gerçek sevginin peşinden koşmaktır.


İşte bu kadar kendimle ilgili tariflerim. Az çok beni bu şekilde tanımanıza vesile olabilmişimdir umarım. Ben de sevgili arkadaşlarım arasından bir seçim yapmak zorundayım ve kendisini nasıl tarif edeceğini merak ettiğim arkadaşlarım arasından,

http://esenguldenesintiler.blogspot.com
http://hamaratabla.blogcu.com
http://naliya.blogcu.com
http://ikikelam.blogspot.com u Mimliyorum. Sizlere kolay gelsin arkadaşlar ve cevaplarınızı sabırsızlıkla bekliyorum…


Bu arada yine değerli bir arkadaşım sevgili http://myoopie.blogspot.com / http://ekolmany.blogcu.com / beni Smart Blogger ödülüne layık görmüşler. Kendilerin sonsuz teşekkürler ediyorum ve benim de bu ödülü birilerine vermem gerektiğini biliyorum. Ancak ben bu sefer kimseyi ayırt etmeden, beni sonuna kadar ziyaretleriyle ve mesajlarıyla destekleyen ve hiç yalnız bırakmayan tüm gönül dostlarıma gönderiyorum. Çünkü her biriniz de bu ödülü benden daha fazla hak ediyorsunuz.

Her şeyin gönlünüzce olmasını diliyor ve sevgiler gönderiyorum…

Mehp@re

Bazen hayallerinden vazgeçmek ister insan ama, eğer hayaller ondan vazgeçmiyorsa sanırım bir yerlerde sizleri buluyor. Benim hayalim de yıllar
önce sınava girip kazanamadığım resim bölümüyle ilgili kurduğum büyük hayallerimi bir yere toplayıp kaldırmıştım ve yıllar var ki bu hayalimle ilgili olarak hiçbir yapmadım, her ne kadar aklımdan geçti ise de… Ne var ki, yine de bazen olması gereken hayal olmaktan çıkıyor ve gerçekleşiveriyor. Bu benim hayatımda yakaladığım en büyük şanstı. Bu sergi bana bir kez daha gösterdi ki, insan hayallerinden asla vazgeçmemeli. Bu arada sergiye gelerek beni yüreklendiren tüm dostlarıma, gelemeyip de bloğuma yorum bırakan tüm dostlarıma sonsuz teşekkürleri bir borç biliyorum ve değerli hocalarım Sayın Gülçin ÜLKER ve Sayın Aysun TÜMER’e de buradan tekrar tekrar teşekkürler ediyorum. Bana yeniden resim tutkusunu kazandırdıkları için…
Ve lafı daha fazla uzatmadan sizlerle kendi resimlerimi paylaşmak istiyorum. Her türlü eleştiriye açığım. Sonuçta bir aylık bir emeğin ürünü olan resimlerimde elbette ki hatalar olması doğaldır ama bu hataları da sonuçta düzeltmek benim elimde. Sergimizi ziyaret eden konuklardan oldukça güzel eleştiriler aldım. Umarım sizler de beğenir ve değerli yorumlarınızı esirgemezsiniz.

Hepinize Saygı ve Sevgilerimle,,,
Mehpare ÖĞÜT

Banner Maker


Merhaba Sevgili Dostlarım,,,

Yıllardır içimde ukte olan resim aşkımı bundan bir ay önce Artvin’liler Derneği’nde yine Artvin’li olan bir arkadaşımın vasıtasıyla başlamış bulunmaktayım. Her ne kadar ben Artvin’li olmasam da, kurstaki tüm arkadaşlarımın hepsi de birbirinden iyi ve çok keyifli, kaliteli insanlar. Onlarla hafta sonları bir arada olmak benim için büyük bir keyif. Tabi ki bu arada değerli hocalarımız Aysun ve Gülçin Hanım, onlar gerçekten bu konuda çok iyiler ve çok değerli ressamlar. Onların sayesinde köreldiğini düşündüğüm resim yeteneğimi bir ay gibi kısa bir sürede yeniden kazanmaya başladım ama tabi ki onlar kadar usta olabilmek için daha birkaç fırın ekmek yememiz gerektiğini de biliyorum. Ve onlar bizler için zamanlarından feragat edip saatlerce bize tüm bildiklerini aktarmaya çalışıyorlar. Bu nedenle onlara buradan bir kez daha saygılarımı ve şükranlarımı sunuyorum…

Evet arkadaşlar, ben her ne kadar bir aydır bu resim kursuna devam ediyorsam da, diğer arkadaşlarım dört ay gibi bir süredir devam etmekteler ve onlar şu an yağlı boya aşamasına geçmiş bulunmaktalar. Bense henüz karakalem aşamasındayım ama demek ki, Yüce Rabbiminde sevgili kuluymuşum ki, ara sıra da olsa “acaba bir gün resim yapmaya başlar ve ilerleyen yıllarda bir tanecik bile olsa sergi açar mıyım” diye düşünürken, ne güzel bir mutluluktur ve bana verilen bir şanstır ki, yarın değerli hocalarımız, değerli kurs arkadaşlarımızla birlikte, yapmış olduğumuz resimlerimizi ilk kez sergileme şansına erişiyoruz. Bu yüzden hem çok heyecanlı ve bir o kadar da mutluyum. Bu nedenle içim içime sığmıyor inanın. Ancak şunu da belirtmeden geçemiyeceğim. Kurslarımıza Artvin Kültür ve Dayanışma Derneği’nde devam ettiğimiz için bu sergimiz ve diğer etkinlikler Artivin’in 88.Yıl Kurtuluş Şenlikleri kapsamında düzenlenmektedir. Bu nedenle dernek başkanımıza ve emeği geçen herkese ayrıca teşekkür etmek istiyorum… Sergimiz 01.03 / 08/03.2008 tarihleri arasında açık olacaktır. Ayrıntılı bilgi almak isterseniz dernek sitesine buradan http://www.atabarim.com ulaşabilirsiniz...

Ve son olarak ben de bu mutluluğuzu sizlerle paylaşmak ve ayrıca resim seven ve sergilerden hoşlanan siz dostlarımı sergimize davet etmek istiyorum. Eğer gelmek isterseniz bizlere şeref ve mutluluk verirsiniz…

Tüm Dostlarıma Saygı ve Sevgilerimle,,,



Mehpare ÖĞÜT



SERGİ ADRESİ

01.03.2008 – SAAT : 15.30

ÇANKAYA BELEDİYESİ
ÇAĞDAŞ SANATLAR KÜLTÜR MERKEZİ
KENEDY CAD. NO: 4
KAVAKLIDERE / ANKARA



Merhabalar Sevgili Dostlarım,,,

Öncelikle hepinize iyi haftalar dileyerek başlamak istiyorum.

Bu arada bir süre önce bloglar arasında verilmeye başlanan En İyi Dostluk ödülüne beni de layık görüp veren arkadaşlarıma çok ama çok teşekkürler ediyorum ve inanın sizler tarafından sevildiğimi bilmek beni öylesine mutlu etti ki tarifi imkansız duygular içerisindeyim şu an. Bu ödül hiçbir maddiyatı olmayan, ancak maneviyatı yüksek ve sizler tarafından yürekten verilen en anlamlı ödül benim ve elbette ki sizler için. Buradan bana bu ödülü veren arkadaşlarım,

http://bulmaca01.blogcu.com
http://canon766.blogcu.com
http://gonulgulu.blogcu.com
http://boncukdevrim.blogcu.com
http://melek55tr.gg
http://putri.blogcu.com
http://dantelce.blogcu.com
http://gulumasli.blogcu.com
http://laguer.blogspot.com
http://sema042.blogcu.com
http://myoopie.blogspot.com
http://tropical-malibu.blogspot.com
http://esenguldenesintiler.blogspot.com a tekrar tekrar teşekkür ediyor, hepsine kocaman sevgi ve selamlarımı gönderiyorum…

Efendim,

Ödülün üç tane kuralı varmış.

1. ödülü verenin linkini yayınlamak

2. bu ödülü 7 blog sahibi arkadaşıma vermek ve linklerini sayfama eklemek

3. ödülü verdiğim arkadaşımı haberdar etmek bende bu ödülü 7 arkadaşıma gönderiyorum
işte ödül verdiğim sevgili arkadaşlarım,,,
Yalnız şunu da hatırlatmak isterim ki, sadece aşağıda isimlerini verdiğim arkadaşlarım değil, hepiniz benim sevdiğim bloglar arasındasınız ve tüm samimiyetimle söylüyorum ki, bu ödüle hepiniz layıksınız...

http://muazzezv.blogcu.com
http://naliya.blogcu.com
http://suskunlugum.blogcu.com
http://turnayla.blogcu.com
http://tropical-malibu.blogspot.com
http://keskinlininmutfagi.blogcu.com
http://kayraatak.blogspot.com

Kural gereği sınır 7 ama bence bu ödülü tüm blog sahibi arkadaşlarım fazlasıyla hak ediyor. Bu yüzden veremediklerimden özür diliyorum.

Hepinize sonsuz sımsıcak yürekten sevgilerimi gönderiyorum…
HER GÜNÜNÜZÜN " SEVGİLİLER GÜNÜ " KADAR ÖZEL VE YAŞANIR OLMASI DİLEKLERİMLE,,,

mehp@re


AFRODİT İLE (VENÜS) ÇOBAN ANAHİS

Mitolojiye uzanırsak önce aşk ve güzellik ilahı Afrodit ile (Venüs) çoban Anahis'in aşkı akla geliyor. Efsaneye göre de Truvalı çobanın ve ondan sonra gelen bütün çobanların yanık kavalları hep bu aşkı fısıldamış.


HELOİSE İLE ABELARD

Paris'te 1101 de doğan Heloise ile ondan 22 yıl önce Nantes'te dünyaya gelen Abelard'ın ilişkisi sonucunda edebiyat tarihi en ünlü aşk mektuplarını kazandı.


DANTE ALİGHİERİ İLE BEATRİCE


1200'lü yılların başında ünlü İtalyan şairi Dante Alighieri henüz 9 yaşındayken ilk kez gördüğü Beatrice'yi ömrü boyunca sevdi. Dante onu üne kavuşturan en büyük eseri 'Commedia Divina'yı büyük aşkı için yazdı.


ŞEKER AHMET PAŞA İLE KAYA

Padişah 4. Mehmet'in en küçük kızı güzeller güzeli Kaya daha gencecik bir kızken Şeker Ahmet Paşa ile evlendirildi. Hülyalarının sahibini bekleyen Kaya karşısında gür sakallı bir ihtiyar görünce çılgına döndü ve tam yedi sene kendisini Paşa'ya teslim etmedi. Yedi sene gecikmeyle gelen birleşme Kaya'nın ruhunda fırtınalar koparttı ve kocası Şeker Ahmet Paşa'ya çılgınca aşık oldu. Kızı dünyaya geldiği zaman ise aşkı zirveye ulaştı. 27 yaşında ikinci çocuğunu doğururken ölmesiyle sona erdi ama bu müthiş aşk yıllarca dilden dile dolaştı.



NAPOLYON İLE JOSEPHİNE


Fransa İmparatoru Napolyon henüz 27 yaşındayken kendinden beş yaş büyük olan dul Josephine'i görür görmez aşık oldu. Josephine ise eğlenceyi seven bir kadın olduğu için ülkeleri dize getiren Napolyon'u hep küçümsedi. Napolyon'un Josephine karşı duyduğu bitip tükenmeyen sevgi karısının kusurlarını görmesine de engel oldu. Ondan boşandıktan sonra bu sevgiyi söküp atmak pek kolay olmadı ama karşısına Emilie çıkınca kalbi yine çarpmaya başladı. Üstelik bu aşk Josephine ile olduğu gibi tek değil çift taraflıydı.


KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN İLE HÜRREM SULTAN

Ülkeler fatihi Kanuni Sultan Süleyman'ın gönlünü de Rus asıllı Hürrem Sultan fethetti. Hürrem Sultan'ın Muhteşem Süleyman'a hakimiyeti sevgili kocasının kolları ve gözyaşları arasında ölmesine kadar devam etti. Aşk mı? Onu da bir tek Kanuni hissetti.



8. EDWARD İLE WALLİS SİMPSON

Yıl 11 Aralık 1936; radyoların başında oturan milyonlarca kişi İngiltere Kralı 8. Edward'ın deli gibi aşık olduğu Amerikalı Wallis Simpson ile evlenmek için tahtan indiğini heyecanlı ama kararlı bir ifadeyle duyurdu. İki kez evlenip boşanmış bir kadınla beraber olabilmek için krallığı bırakan Edward 20. yüzyılda aşk için tahtını bırakabileceğini gösterdi.


ALBAY JUAN PERON İLE EVA DUARTE

Arjantin'in eski Devlet Başkanı Albay Juan Peron kendinden 25 yaş küçük olan oyuncu Eva Duarte ile tanışınca hayatı değişti. Birbirlerine çılgınca aşık oldular ama Peron'un ünü ve politik başarısı bir oyuncuyla evli olduğu için çok zedelendi. Genç yaşta kansere yakalanan Eva Peron öldü ama tutkulu aşk kitaplara filmlere hep konu oldu.



PRENS RAİNER İLE GRACE KELLY

Monako Prensi 3. Rainer gerçek bir prensti. Güzeller güzeli Grace Kelly ise gerçek bir Hollywood yıldızı. 1956'da başlayan evlilikleri 1982'de Kelly'nin bir otomobil kazasında hayata veda etmesiyle sona erdi. Eşinin ruhunun sarayın her köşesinde hissedildiğini söyleyen Prens Rainer ise bir daha evlenmedi.


LİZ TAYLOR İLE RİCHARD BURTON

Liz Taylor ve Richard Burton "Kleopatra" filminin setinde tanıştı. Birbirlerine delicesine aşık olunca eşlerinden ayrılıp evlendiler. 22 yıl boyuncu bir dargın bir barışık yaşayan çift 1984'te Burton'un zamansız ölümüyle ayrıldı.

BEATLES JOHN LENNON İLE YOKO ONA

Efsanevi Beatles grubunun solisti John Lennon Japon sanatçı Yoko Ona'ya aşık olup evlenince grup dağıldı. Milyonlarca Beatles hayranı Yoko'yu "Japon Cadısı" olark lanetledi. Bu delicesine tutku 1980'de bir fanatiğin namlusundan çıkan kurşunlara hedef olan Lennon'un ölümüyle noktalandı.

SALVADOR DALİ İLE GALA

Salvador Dali ile tanışıp sınırsız bir aşka sürüklenen Rus ressam Gala severek evlendiği eşiyle çocuğunu bırakıp çılgın ressama koştu. Dali ile çılgınlıklarla dolu 50 yıl geçiren Gala bu aşktan da hiçbir zaman pişmanlık duymadı.


ASUMAN İLE ZEYCAN


Ayni elmadan yiyerek çocuk sahibi olan iki ana babanin biri kiz biri erkek çocuklari arasindaki aski anlatan Türk halk öyküsü. Erzincan beyi Kaleli Bey ile kahyasi Dervis Ahmet"in çocuklari olmamaktadir. Bey ve kahyasi kilik degistirerek geziye çikarlar. Bir yaylada karsilastiklari bir dervisin verdigi elmayi esleriyle birlikte yiyen babalar çocuk sahibi olurlar. Beyin kizi kahyanin oglu olmustur. Dervis kizin adini Zeycan oglanin adini da Asuman koyar onlarin birbirleriyle besik kertmesi nisanli olduklarini büyüdükleri zaman evlendirilmelerini söyler. Çocuklar büyüyünce birbirlerini severler ancak Zeycan"in annesi Kaleleli Bey"i etkileyerek iki gencin evlenmesini engeller. Asuman ve Zeycan düslerinde bade içerek asiklik gücü kazanmislar saz çalarak deyisler söylemeye baslamislardir. Asuman kilik degistirerek beyin huzuruna çikar ve ondan atismak için asik ister. Kaleli Bey Asuman"in karsisina asik olarak kendi kizini çikartir. Bu atismada kaybeden kazananin kölesi olacaktir. Iki sevgili arasindaki sazli sözlü mücadeleyi Asuman kazanir. Ama Kaleli Bey sözünde durmadigi gibi Asuman"i da öldürtmek ister. Sevgilisinin yardimiyla kaçip kurtulan Asuman Basra"ya gider bir kahvede asiklik yapmaya baslar. Asiklikta gösterdigi basari Basrali asiklarca kiskanildigi için bir kuyuya atilan Asuman"i dügünde elinden bade içerek asik oldugu dervis kurtarir Erzincan"a getirir


ARZU İLE KAMBER

Birbirlerini kardeş sanarak büyüyen iki gencin asklarini anlatan ve 17. yüzyilda ortaya çiktigi sanilan Türk halk öyküsü. Konusu söyledir: Bir kervan yolda eskiya baskinina ugrar. Baskindan yalniz küçük bir erkek çocugu sag olarak kurtulur. Bir aile tarafindan evlatlik olarak alinan çocuga Kanber adi verilir. Bir süre sonra bu ailenin bir kiz çocugu olur adini Arzu koyarlar. Iki çocuk birbirlerini kardeş sanarak büyürler. Bir süre sonra aralarında ilgi veyakınlık başlar. Kardeş olmadiklarını ögrenince de evlenmek isterler. Arzu"nun annesi bu evlilige karsi çıkar ve kızını zengin bir tüccarla evlendirir. Ama adam kisa bir süre sonra ölür.Arzu ile kanber evlenmek için yeniden uığrasırlarsa da anne engel olur. Asıklar bir rastlantı sonucu birbirlerini bulurlar. Kavusmanin heyecaniyla ikisi de bayilir. Sürekli olarak kızını izleyen kötü yürekli anne onlari gene ayırmak ister ama gençlerin çevresi su ile kaplandigindan yanlarina ulasamaz. Az sonra iki sevgilinin gögüslerinden birer güvercin çikarak uçar ve böylece ikisi de orada can verirler


KEREM İLE ASLI

Kerem ile Aslı'nın aşkları asırlardır hiç tükenmedi.
Anonim halk hikayesi. XII. Yüzyilda tesekkül ettigi yorumlanan Kerem ile Asli hikayesi anonim halk hikayelerimizin karakteristik özelliklerini tasir. Hikaye kahramani Asik Kerem Asli isimli bir Ermeni kizina asik olur. Onu kendisinden kaçiranlarin ardindan arkadasi Sofu ile saz çalarak türkü söyleyerek diyar diyar dolasir. Büyük bir askin ugrunda ne ölçüde fedakarlik yapilacak bir kuvvet oldugunu isaret eder. Zorlu macerasinin sonunda Haleb"de Asli"ya kavusan Kerem tam onunla evlenecekken bir kesis büyüsüne kurban gider. Bir büyü ile tutusup yanar kül olur. Bu külün kivilcimi ile saçlarindan tutusarak ayni akibete ugrayan Asli ile ancak cennette bulusurlar...



LEYLA İLE MECNUN

Mecnun bir kabile reisinin dualar ve adaklarla dünyaya gelmiş olan Kays adlı oğludur. Okulda bir başka kabile reisinin kızı olan Leyla ile tanışır. Bu iki genç birbirlerine aşık olurlar. Okulda başlayıp gittikçe alevlenen bu macerayı Leyla nın annesi öğrenir.
Kızının bu durumuna kızan annesi kızına çıkışır ve bir daha okula göndermez.Kays okulda Leyla yı göremeyince üzüntüden çılgına döner başını alıp çöllere gider ve Mecnun diye anılmaya başlar.
Mecnun un babası oğlunu bu durumdan kurtarmak için Leyla yı isterse de Mecnun (deli çılgın) oldu diye Leyla yı vermezler. Leyla evden kaçarak Mecnun u çölde bulur.
Halbuki o çölde âhular ceylanlar ve kuşlarla arkadaşlık etmektedir ve mecâzî aşktan ilâhî aşka yükselmiştir. Bu sebeple Leylâ yı tanımaz.
Babası Mecnûn u iyileşmesi için Kâbe ye götürür. Duâların kabul olduğu bu yerde Mecnûn kendisindeki aşkını daha da arttırması için Allahü Tealâya duâ eder:

"Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni
Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni."

Duâsı neticesi aşkı daha da çoğalır ve bütün vaktini çöllerde geçirmeye başlar.
Diğer tarafta ise Leylâ da aşk ıstırabı içindedir. Bir zaman sonra âilesi Leylâ yı İbn-i Selâm isimli zengin ve îtibârlı birine verir. Ancak Leylâ kendisini bir perinin sevdiğini ve eğer kendisine dokunursa ikisinin de mahvolacağını söyleyerek İbn-i Selâm ı vuslatından uzak tutmayı başarır.

Mecnûn çölde Leylâ nın evlendiğini arkadaşı Zeyd den işitince çok üzülür. Leylâ ya acı bir sitem mektubu gönderir. Leylâ da durumunu bir mektupla Mecnûn a anlatır.Kendisini anlamadığından dolayı o da sitem eder.Bir müddet sonra Mecnûn un âhı tutarak İbn-i Selâm ölür. Leylâ baba evine döner.
Bir çok tereddütten sonra her şeyi göze alarak Mecnûn u çölde aramaya başlar. Fakat Mecnûn dünyadan elini eteğini çekmiş ilâhî aşk yüzünden Leylâ nın maddî varlığını unutmuştur. Leylâ çölde Mecnûn u bulduğu hâlde Mecnûn onu tanımaz.
Leylâ onun erdiğini anlarsa da yine onsuz yaşayamaz. Hastalanıp yataklara düşer. Kısa zaman sonra da ölür. Mecnûn Leylâ nın ölüm haberini öğrenir. Gelip mezarını kucaklar ağlayıp inler;

"Ya Rab manâ cism ü cân gerekmez
Cânânsuz cihân gerekmez."
Der kabri kucaklayarak ölür.

Bir müddet sonra Mecnûn un sâdık arkadaşı Zeyd rüyasında Cennet bahçelerinde birbiriyle buluşmuş iki mesut sevgili görür. Bunlar kimdir? diye sorunca derler ki:

"Bunlar Mecnûn ile onun vefalı sevgilisi Leylâ dır. Aşk yoluna girip temiz öldükleri aşklarını dünya hevesleriyle kirletmedikleri için burada buluştular."

Aziz Valentine’ın öyküsü III. Yüzyıl’dan gelir. O dönemde Roma tahtında İmparator II. Claudius vardı, “Zalim” adıyla tanımlanan Claudius aşırı savaş ve askerlik tutkunuydu, her yetişmiş erkeğin muhakkak asker olmasını istiyor ve kimseye göz açtırmıyordu.


EVLİLİĞİ YASAKLADI

Öylesine ileri gitmişti ki, askerliğe engel oluyor düşüncesiyle evlenmeyi dahi yasakladı. Gençler şaşkındı, kimse sevdiği ile beraber olamıyor, Roma kenti sayısı gittikçe artan ve uzak ülkelerde ölen sevgililerinin ardından ağlayan kadınlar ve kızlarla dolmuştu. Kısacası aşk yasaklanmıştı. Bu sıralarda İmparator tüm Romalılar’ın 12 tanrıya tapmalarını aksi şekilde davrananların ve özellikle de Hıristiyanlar’la ilişkiye girenlerin ölümle cezalandırılacaklarını emretti.

Bu emre uymayanların arasında Aziz olarak kabul edilen filozof Valentinus’da vardı, gezerek dinsel vaazlar veriyor ve İmparator’un hatalı olduğunu anlatıyordu. Sonunda yakalandı ve hapse atıldı. Valentinus’un hapiste olduğu günlerde yaşananlar efsaneye dönüşerek günümüze kadar ulaşmıştır.

GÜZEL JULİA VALENTİNUS’A GİDER

Hapishaneyi korumakla görevli gardiyanın kızkardeşi Julia’nın gözleri doğuştan görmemektedir, gardiyan Valentinus’un anlattığı İsa ilgili öykülerin arasında körlerin gözlerinin açıldığını öğrenince, kardeşini gizlice Valentinus’un yanına getirir. Julia çok güzel ve zeki bir kızdır. Günlerce beraber olurlar, Valentinus ona Roma tarihini, doğanın yapısını, aritmetiği ve Tanrı’ya yönelmeyi öğretir. Julia, dünyayı Valentinus’un anlattıklarıyla görür, onun bilgeliği ile aydınlanır, güçlenir ve teselli bulur.

Bir gün sorar;
- “Valentinus, Tanrı gerçekten dualarımızı duyar mı?”
Aziz gülümser;
- “Evet, herbirini.”
Julia;
- “Her sabah ve her gece ne için dua ettiğimi biliyormusun? Görebilmek için dua ediyorum, senin bana anlattıklarını görmeyi çok istiyorum.”,
Valentinus;
- “Tanrı bizim için en iyi olanı yapar, yeter ki buna inanalım.”
Julia, yere diz çöker ve;
- “Böylesine inanmak istiyorum, yardım et.”
Beraberce duaya başlarlar. Birden hücrenin içersi altın renkli bir ışıkla aydınlanır ve Julia haykırır;
- “Valentinus, görüyorum, görüyorum.”

14 ŞUBAT’TA ÖLDÜRÜLÜR

Valentinus duaya devam etmesini söyler. Ertesi gün Valentinus’un ölüm emri gelir, Aziz Julia’ya son bir not yazar, Tanrı’ya hep yakın olmasını öğütler ve notun altını “Senin Valentine’ından” diye imzalar. Mektup, ertesi gün Julia’ya ulaşır, o günün tarihi 14 Şubat 270′dir. Valentinus, sonradan Papa I. Julius tarafından “Porta Valentini” adı verilen bir kemer kapısının altına gömülür (Şimdi orada yani Roma’da Praxedes Kilisesi vardır.)

Julia, mezarın yanına pembe çiçekler açan bir badem ağacı diker. Günümüzde sevginin ve dostluğun simgesinin badem ağacı olması buradan kaynaklanır.

GENÇLERİN İLK CİNSEL DENEYİMİ

İşin aslına bakılırsa, 15 Şubat tarihi Roma tanrıçalarından Februata Juno adına yapılan kutsama töreninin günüdür; birbirleriyle ilk kez cinsel ilişkiye girecek gençlerin adlarının yazıldığı parşömenler, o gün tanrıçaya sunulurdu. Papalık daha sonra yasaklanan bu geleneğin yerine, azizlerin adlarının yazılı olduğu listeleri sergilemeye başladı.

Biz yine Roma’ya dönelim. 15 Şubat’ta kutlanan gençlerin aşk festivalinin özgün adı Lupercalia’dır, geleneksel olarak hediyeler verilirdi. Kuşların çiftleşme döneminin başlangıcı kabul edilen Şubat ayı döneminde, gençler de onları örnek alarak eşleşirlerdi. Hıristiyanlığın güçlenmesinden sonra, Pagan inançları yasaklandı veya yerlerine Hıristiyan versiyonlar getirilmeye başlandı. Aziz Valentine Hıristiyanlığın simgesi olan sevgi ve evlilik kuramı ile kişiselleştirildi, onun Lupercalia Festivali’nin arifesinde öldürülmüş olması iyi bir raslantıydı, böylece Roma’nın bereketlilik ve döllenme kutsamalarıyla, Hıristiyanlığın evlilik ve çoğalma ilkesi bütünleştirilmiş oldu. Amaca ulaşılmıştı.

Günümüzdeki yorumuyla “St Valentine” yani Sevgililer Günü, Roma’daki gibi sevenlerin birbirlerine sevgilerini Valentinus’un son mesajında olduğu gibi küçük kartlar ve hediyelerle sunmaları şeklinde kutlanmaktadır. Aslında kökende yine birleşme, bütünleşme ve çoğalma güdüsü yani bereketlilik vardır. Aynı zamanda da, Tanrısal aşkla, dünyasal aşkın birleştiği yer, Julia’nın öyküsünde olduğu gibi birleştirilir. Ama ilginçtir ki, aşkı yasaklayan bir despotun binlerce yıllık anısı, Kozmik Şakacı’nın oyunuyla artık aşk yüzünden akla gelmektedir.
İkinci ve son olarak da http://esenguldenesintiler.blogspot.com un sahibi değerli arkadaşım Mim’lemiş beni. Arayı açmadan hemen onun da Mim’leme konusu ile ilgili sorularını yanıtlamak istiyorum.

En sevdiğim kelime?

Benim en sevdiğim kelime hayatım’dır. Çünkü bu kelimeyi herkese kullanmam ve eğer kullanıyorsam da mutlaka karşımdakinin ben de oldukça büyük bir değeri var demektir..


En nefret ettiğim kelime?

CİN…Bu kelimeden harbi tırstığımı söyleyebilirim. Her nedense sanki söylediğimde karşıma dikilecekler ve beni korkutacaklar diye ödüm patlıyor. Bu nedenle artık direk söylemeyip, üç harfliler diyorum…

Beni ne heyecanlandırır?

Beni en çok yıllar sonra gördüğüm eski sevgilim ya da hoşlandığım ama bir türlü hoşlandığımı söyleyemediğim kişiyi görmek oldukça heyecanlandırır…

En sevdiğim ses?

Bahar geldiğinde öten kuşların sesleridir…

En nefret ettiğim ses?

Sabah daha horozlar bile ötmeden komşularımın çıkarttığı sesler, sokaktan gelen ve gürültülü bir şekilde konuşan insanların seslerinden nefret ederim…

Hangi mesleği yapmak istemem?

Hemşirelik. Çünkü çok meşakkatli ve çok zor bir meslek. Her şeyden önce sabır lazım. Karşınıza hasta olarak gelen her insan farklı karakterlerde ve farklı eğitim seviyesinde. Bu nedenle bu mesleği kaldıramazdım sanırım…

Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdim?

Emin olamasam da bu konuda 6.hissimin zaman zaman kuvvetli olduğuna inanırım. Ve zaman göstermiştir ki bu konuda çoğu zaman haklı çıkmışımdır…

Kendim olmasaydım kim olmak isterdim?

Kendim olmaktan mutluyum elbette çünkü bu dünyada benden bir tane var. Ama eğer ben olmasaydım mutlak ve tüm samimiyetimle söylüyorum ki, Atatürk’ün kızı olmak isterdim.

Nerede yaşamak isterdim?

Ben Türkiye’de ve Ankara’da yaşamaktan son derece mutlu bir insanım. Denizimiz yok ama Ankara’nın kendine has havasında yaşamak beni son derece mutlu ediyor. Ancak ikinci bir şansım daha olsaydı eğer, İtalya-Venedik’te yaşamak isterdim. Benim için ilginç bir yer ve bir o kadar da romantik. Ama bu yaşam eminim ki kısa süreli olurdu…

En önemli kusurum?

En önemli kusurum her ne kadar hoşlanmasam da çabuk parlamam. Bu huyumdan bir türlü kurtulamıyorum…

Bana en fazla keyif veren kötü huyum?

Dik bir insan olmam. Başkaları isterlerse saatlerce konuşsunlar, ben bildiğimden şaşmam. O sadece konuştuğu ile kalır karşımda…

Kahramanım kim?

Benim yeryüzündeki en büyük ve tek kahramanım ATATÜRK’üm…Başkası yalan…

En çok kullandığım küfür?

Gerizekalı…Nefret ediyorum bu kelimeyi kullanmaktan ama gerçekten de bunu hak edenler çıkıyor karşıma…

Şu anki ruh halim?

Gayet sakinim.

Hayat felsefesini hangi slogan özetler?

Ben bugünü yaşarım, yarın ölür müyüm kalır mıyım bilinmez…

Mutluluk rüyam nedir?

Unutamadığım aşkım bir gün kapıdan girecek ve ben geldim seni seviyorum diyecek…Sonra küçük bir kasabada özellikle bir sahil kasabasında tek kat üzerine Amerikan bir eve sahip olmam. Küçük bir bahçem olması ve bahçemde küçük bir süs havuzu…

Mutsuzluğun tanımı?

Ailemi kaybetmek…

Nasıl ölmek isterdim?

Her zaman dediğim gibi uykumda ve yatağımda ama dini görevimi de yerine getirerek ölmek en büyük arzum…

Öldüğümde cennete gidersem Allah’ın bana kapıda ne söylemesini isterdim?


Ey kulum ! Dünya da iken bilerek ya da bilmeyerek pek çok hatalar yaptın ama bu hatalarını fark ettiğinde düzeltme yoluna gitmenin yollarını da buldun. Kimini gerçekleştirdin kimini ise gerçekleştiremedin ama hep düzeltmeyi istedin. Bu yüzden senin yerin burası...
(içimden böyle geliyor çünkü)


Umarım bir mimlemeyi daha başarıyla atlatmış oluyorum böylelikle ve ben de aşağıda isimleri yazılı olan blogların sahibi arkadaşlarımı Mim’liyorum.

http://muazzezv.blogcu.com
http://www.dantel83.blogcu.com
http://hercai58.blogcu.com
http://hayalerdem.blogcu.com
http://boncukdevrim.blogcu.com

Kolay gelsin arkadaşlar diyerek hepinize sevgi ve selamlarımı gönderiyorum…

Mehp@re
MİM’leme konusu gerçekten benim için çok eğlenceli… Daha önceki mim’lemelerde de belirttiğim gibi karşımızdaki insanları anlamak ve tanımak açısından oldukça yararlı diye düşünüyorum. Ancak ne var ki, geçen haftalar içerisinde yayınlamış olduğum öykümden dolayı beni mimlemiş olan ancak benim hemen cevap veremediğim ve aşağıda bloglarının isimlerini belirtmiş olduğum

http://deryalıyasam.blogcu.com
http://ikikelam.blogspot.com
http://mineakbas.blogcu.com

sahibi arkadaşlarımdan özür diliyorum. Son üç haftadır başlamış olduğum resim kursundan dolayı da vakit ayırıp bir türlü bu Mim konusunu hazırlayamamıştım. Umarım beni bu gecik-
meden dolayı mazur görürler…

Şimdi gelelim MİM – 1 konusu olan kitaplara…
Kitap okumayı çok severim ancak son zamanlarda pek vakit ayıramıyorum. Almış olup henüz okuyamadığım o kadar çok kitabım var ki. Yalnız benim en son okuduğum kitap ve eminim ki bir çoğunuz ya adını duydu ya da okumuş da olabilir.

Soru ve cevaplar şeklinde sizlere yanıtlarımı vermeye çalışacağım…

1. SORU - En beğendiğiniz ve en etkilendiğiniz kitap hangisidir ?

CEVAP- Benim en son okumuş olduğum ve en çok beğenip etkilendiğim kitap değerli yazar İsmail BİLGİN’e ait olan “SARIKAMIŞ-BEYAZ HÜZÜN” adlı kitabıdır.
Çünkü bu kitap bize Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanan ve askerlerimizin hangi şartlar altında
Vatan mücadelesini gerçekleştirdiklerini anlatan ve insanı hüzünlendirip, o kitapta adı geçen
Ve kanlarını bu ülke uğruna gözlerini kırpmadan vermiş olan şehitlerimizi anlatmakta. Bu nedenle beni bir hayli etkilediğini ve hatta ağlattığını söyleyebilirim…

2.SORU -Yanınızda olan kitabın kitabın 161. sayfasını açın ve beşinci cümlesini yazın…

CEVAP – Yine bu kitabın 161.sayfasında ki 5.cümle şu şekilde…
“İşte o zaman Osmanlı Devleti, hani şu hasta adam dedikleri devlet ayağa kalkar ve kendine, ölecek diye bakanları, bekleyenleri şaşırtır…”

Evet gerçekten de bir zamanlar hasta adam iyileşti onu iyileştiren Yüce Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’dür ancak ne var ki, aradan geçen yıllar onun iyileştirdiğini, şu an hasta etmek için uğraşan insanlarla, hainlerle ve dış güçlerle dolu. Umuyorum ki, bu güzelim ülkeyi, vatanımızı kaybetmek gibi bir durumla karşı karşıya kalmayız ama eğer kalırsak ve her yüzümüze güleni dost bellersek, hiç merak etmeyin ki o dost bildikleriniz düşman olarak dikilirler bir gün karşımıza…

Sevgilerimle,,,
Mehp@re
HANGİ ÇAĞDA YAŞIYORUZ BİLMİYORUM ARTIK...ÜZERİNDE UĞRAŞIP DİDİNDİĞİMİZ, EMEK VERDİĞİMİZ, PAYLAŞIMLARDA BULUNDUĞUMUZ BLOGLARIMIZ NEDEN VE NİÇİN SORULARINA BULAMADIĞIMIZ YANITLAR NEDENİYLE KAPATILDI. UMARIM MAHKEME BU KARARINI GÖZDEN GEÇİRİR VE SADECE SUÇLU OLANLARI BLOG DÜNYASINDAN DEĞİL SADECE, İNTERNET DÜNYASINDAN UZAK TUTMANIN BİR YOLUNU BULUR VE HATTA PARA CEZASI, HAPİS CEZASINA ÇARPTIRIR...


SEVGİLİ DOSTLARIM,,,

BLOGLARIMIZ AÇILANA KADAR SİZLERLE PAYLAŞIMLARDA DAHA RAHAT BİR BİÇİMDE BULUNMAYA DEVAM EDEBİLMEK ADINA, YAZINLARIMI WORDPRESS.COM'A TAŞIDIM. UMUYORUM Kİ BENİ ORADA DA YALNIZ BIRAKMAYACAKSINIZ. İSTEYENLER OLURSA BANA MESAJ ATSINLAR YA DA BİR ŞEKİLDE ULAŞABİLİRLERSE EĞER NASIL YAPILACAĞI KONUSUNDA YARDIMCI OLABİLİRİM...HEPİNİZE SEVGİ VE SELAMLAR GÖNDERİYORUM.

http://sairane74.wordpress.com

Olur ya bir çatışmada ölürsem
Arkamdan yas tutmayın
Bırakın toprağımda rahat uyuyayım
Bedenimden elbisemi çıkartmayın
Onlar benim gururumdur
Ölünce kefenim olacak
Başımdan beremi çıkartmayın
O benim şanım şerefim olacak
Ayağımdan botlarımı çıkartmayın
Onlar nice yollar aşacak
Şehit olursam Sırat Köprüsü'nden geçecek
Elimden tüfeğimi almayın o benim namusumdur
Ölünce mezarıma sembol olacak
Yaramın kanını silmeyin
Ahirette hesabı sorulacak
Göğsümden kör kurşunu çıkartmayın
O benim madalyam olacak.

ŞEHİT ER
1987/4
RAMAZAN YEŞİL

SENİN HESABIN TÜRK ASKERİ TARAFINDAN SORULACAKTIR.
KANIN YERDE KALMAYACAK.