Sensiz ümitlerim suya düşer,
Ümitlerim sana doğrudur.
Sensiz emellerim yokluğa düşer
Emellerim Sen de son bulur.
Sensiz aklım boşluğa düşer,
Aklım Seninle korkulardan kurtulur.
Sensiz kalbim hüsrana uğrar
Kalbimin arzuları Sen de durulur.
Münteha Sensin
Gideceğim son kapı Senindir.
Beni affınla sevindir.
Sensin Münteha
Son sığınağım Senin rahmetindir.
Beni lütfunla sevindir.
Arzu ve emellerimi bir Sen bilirsin
Kalbimi...
SENAİ DEMİRCİ YAZILARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SENAİ DEMİRCİ YAZILARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
04 Kasım 2013
28 Şubat 2012
Mürid sordu: "Duamı Rabbime işittirmek için ne yapabilirim?"Mürşid cevapladı: "Güneşin doğuşuna senin duanın ne katkısı olabilir ki?"Mürid umutsuzca sordu: "O halde neden bunca çabalıyoruz içten dua edebilmek için?"Mürşid cevapladı: "Güneş doğarken uyanık kalasın diye."
Rabbin seni işitmek için, konuşmana muhtaç değil. Dua etsen de etmesen de Rabbin seni işitir. Ne kadar dua edersen et, Rabbin seni sen (in kendini ifade ettiğin)den daha iyi anlar....
17 Mart 2011
Hoş geldin ey suskun SEVGİLİM;Tut sözünü; sus. Mühürle dudağımı sesimi tut lâl eyle çığlıklarımı. Nahoş avazların uçurumlarından çek dilimi. Yalanların kuyularından çekip çıkar nefeslerimi. Göklü söz ağaçlarının bengisuyuna kat hecelerimi.Hoş geldin ey yüzü gamzelim;
B/akışının menzilinde tut gözlerimi. Tir-i müjgan dokunuşlarınla delik deşik et kibrimi. Gör(e)meyip de seni göster(e)meyip de yanımda yöremde görür gibi huzurunda tut çaresiz yetimliğimi.
Hoş...
26 Şubat 2011
Ey yâr, susuşum sözümü esirgemekten değil. Sana değen sözleri çoktan yitirdim; dudağım avare, dilim perişan.
Aklım ermiyor ki, sustuğumu bileyim. Kalbim ayılmıyor ki sana hitap edeyim. Kelimelerin sıcağı kaçmış, hece hece küllenmişler; sükût lehçesinde aç susuz bir mülteciyim şimdi. Seni taşa benzettiler. Öyle dilsiz, öyle hayatsız, öyle duygusuz diye. Değirmende konuşan taş değil midir peki? Acıyı öğütüp ekmek eyleyen senin dönüşün değil mi?...
15 Şubat 2011
Üzülme!Üzülebiliyorsan bir kalbin var demektir. Kalpsizler üzül(e)mezler ki. Ne mutlu sana ki, üzülebiliyorsun. Dokunan var demek ki kalbine. Ya dokunulmasaydı kalbine. Ya hüznün gönül toprağını karmasına izin verilmeseydi. Demek ki gözden çıkarılmadın. Demek ki sen hâlâ bir umut tarlasısın.
Üzülme!
Üzülüyorsan, Biri var ki cılız varlığını düştüğü çamurdan kaldırmak istiyor. Onun için dokunuyor kalbine. Kıymetini bil ki, üzmeye değer görüyor...
08 Ocak 2011
Öyleyse, suyun sızısını dindirecek su var mıdır? Islanmayı özlediği zamanlar yok mudur yağmurun?Yağmuru sevindiren bir yağmur var mı?Taşlar da kalpleşir mi?Kalplerin taşlaşması gibi, taşların da taş olmaktan bıkıp yumuşamaya meylettiği zamanlar yok mudur?Yollar da özler mi? Yolun da alıp başını gidesi gelmez mi?Ateş de yanmayı arzulamaz mı? Ateşi de yakıp kavuran bir ateş olamaz mı?Güneş de bekler mi gündoğumunu? Bir akşam üstü güneş de seyretmeyi...
28 Temmuz 2010
Kırık bir kuşkanadı. Acıdır. Acıtır insanı. Duvardan düşen her taşla yaralanır insan. Kalbini deler kurşunların hepsi. Elinden tutulacak her çocuk, avuçlarını kanatır insanın. Küstürülmüş ihtiyarlar gelir, kapısının önünde ağlar. Terk edilmiş sevgililerin hepsi kuc...ağına döker gözyaşlarını. Ötelerde bir kedi kurtulsa kuyudan, umutları tazelenir. Başka ülkelerde bir yetim sevinse, bir öksüz doyuverse, hüzünleri silinir.
Gözlerine pırıltı değer...
15 Temmuz 2010
Önce sevdim. Sevdiğimi öğrendim, sevebileceğimi farkettim. Sevdikçe kendimi kainatla topladığımı gördüm.
Affetmeyi öğrendim: Affetmenin,dostlarımı 10la çarpmak olduğunu fark ettim.
Pişman oldum: Pişman olduğumu itiraf ettim; pişman oldukça hatalarımı küçük, anlaşılır ve bağışlanabilir parçalara bölebildiğimi gördüm.
Ha...tırlamayı öğrendim: Hatırladıkça sevgilerimin kare kökünü bulup, onlardan hüzün çıkardığımı fark ettim.
Değer vermesini öğrendim:...
24 Ağustos 2009
Öyle çok pazarlık ettim ki Seninle ey Rabbim.Sen çağırınca, kendime ayırdığım vakitlerden çalındığını düşündüm. Ezan okununca, sevdiklerimle geçirdiğim zamanların azalmasından korktum. Vakit girince, içim “cız” etti hep. Odamdan uzaklaştım, bıraktım işimi, bozdum keyfimi; öylece namaza durdum. Ayak diredim, “az sonra kılsam da olur!” dedim. “Az sonra”larım “çok sonralara döndü, geç kaldım, geç kalmaktan utanmadım. Sonunda ayaklarımı sürüye sürüye...
10 Ağustos 2009
İtaat etmek, hep zor gelir insana. Zoruna gider, zorlar. Kendi varlığını tehdit ede gelmiştir tâbi olmaların hepsi. Bir başkasını izlemek kendi arzusunu arkada bırakmayı, kendi önceliklerine sırt dönmeyi gerektirir çünkü. Üstelik her itaatin öncesinde de soğuk bir emir cümlesi vardır: ?İtaat edilecek. İtaat eeet!?Peki ya, Peygambere itaat etmeye ne demeli? O?nun [asm] izinden yürümek de böylesine zorlayıcı mı? O?na [asm] tâbi olmak da istemeye istemeye...