ŞEYTAN, MELEK VE BEN…


Bazen diyor ki içimde ki Şeytan “ Uy Bana!
Sonra sağımdan bir melek yükseliyor diyor ki “Asla”
Birini soluma, diğerini alıp da sağıma;
O zaman ben gidiyorum siz kalın diyorum baş başa…
Ve şeytan kalkıp ayağa diyor ki “Olmaz”
Melek yükselerek diyor ki “İmkansız”
Neden diye bir soru yöneltiyorum kendilerine
Ve kendi köşeme çekilip dalınca onları seyr/e
Anlıyorum ki aradıkları tüm cevaplar bende.
Bense boğulmaktayım tüm sorular içinde…
Verebilseydim tek bir cevap,
Bugün böyle kalmazdım kararsızca diye
Söyleniyorum içimden, sessizce…
Ve Şeytan’la Meleği baş başa koyup da;
Çekilmezdim kendi köşeme diye…

Bir sözcü gibi düşüyor önüme Melek…
Sen diyor bildiğin yolda ilerlemeye devam et.
Uyma Şeytan’a, onun en büyük görevi senin kalbini bulandırmak.
Hem kalbini, hem de ruhunu – aklını kendi zindanına koymak.
Sen iyisin ve de oldukça da merhametli,
Ve bir o kadar da sevecen…
Eğer ki uyacak olursan ona,
Bu sıfatlar kalmayacak sen de / tükenip gidecek birer birer !...

Birden öfkeli bir şekilde Şeytan düşüyor önüme…
Sen bakma ona diyor yan gözle bakarcasına Meleğe.
Şimdiye kadar neye sahip oldun, olduysan göster diyor bana,
Şunlara / bunlara sahibim diyorsan göster kanıtını da hak vereyim sana…
Ve Şeytan bitirince konuşmasını düşünüyorum içimden / derinden;
Galiba haklı diyorum;
Ama bu bir aldatmaca, varmalıyım farkına…

Ve aniden düşüncelerimi bölerekten Melek;
Diyor ki, kanıt a ne gerek var en büyük kanıt sen değil misin ki bu evrende.
Sen ki Yaratan’ın yarattığı en büyük mucize.
Her şeyiyle tam tekmil ruha bürünmüş bir beden içinde,
Ve sen ki, hayat bulduğun bu yeryüzünde.
Söyle bana, Senden daha büyük bir kanıt var mı, göstereceğin bize…

Haklısın diyorum ne gerek var kanıta.
Elim kolum ve tüm azalarım yerli yerindeyken ve de işliyorken;
Yürüyorum, gülüyorum ve yeri gelince de ağlıyorken…
Daha ne olsun var mıdır başkaca bir kanıta
Ve yetmez mi insan olana, yetmez mi senin gibi beni kandırmaya çalışana…

Şeytan diyor ki yetmez sadece bunlar bana.
Sen ruhtan haber ver ;
Ruhun ne alemde asıl sen onu söyle bana.
Sağda mısın solda mı ?
Yoksa gözleri görmeyen bir amadan farksız mı ?..
Ağzın var da konuşamayacak kadar darda mısın?.
Söylenecek çok sözün var da susta mısın ?
Eğer ki ruhum da güzel diyorsan,
Göster bana ruhunu, göster ki inanayım ben sana…
Ve ruhun yanmasın isterim ateşlerde lüzumsuzca…

Ey Şeytan !
Bitirdiysen sözlerini unutma şu söyleyeceklerimi…
Ve ben ki ruhtan kemiğe bürünmüş bir maddeysem şu alemde,
Tamamlıyorsa ruhum tüm benliğimi
Bil ki ne sağdayım ne de solda.
Kendimce bildiğim inandığım yolda,
Yürüyorum bakmadan ardıma.
Yürüyorum senin hükümlerini takmadan kafama.
Ben ki ne bir ama’yım gözleri görmeyen,
Ne de konuşmaya yetkisi olmayan biriyim ağzı darda olan.
Ve o kadar çok söz birikti ki değildir bunun nedeni sus’ta duruşumdan.
Ki ben “söz gümüşse sükut altın” diyen.
Bir nesilden gelme ruh taşıyorum bu bedende…
Ve sen ki ruhuma süremezsin ateşini,
Senin ateşin korkutamaz asla beni…
Asıl ateş ilahidir ki ruhumda ve,
Ben ki yalnız ve bir tek onun ateşine düşerim yana yana Aşk’la…
Şimdi kafi geldiyse söylediklerim sana…
Çok yoruldum biraz kestireceğim…
Giderken kapıyı örtmeyi unutma !
Bu kapıdan girerken bir daha,
Destur deyip de otur yanıma…
Ki sadece bunun için izin var sana….


Mehpare ÖĞÜT
“Şeytanla Kapışmalar -1-
Mayıs 2011


0 Comments: