Kilit taşıyla döşenmiş virajlı bir yolda ilerliyoruz…
Otomobilin açık camından içeriye nefis çiçek kokuları giriyor ve derin nefes
alarak bu güzel mis gibi kokuları ciğerlerimize dolduruyoruz…Elimizde bir
krokiyle ilerliyoruz…Çok site var bu bölgede…Kocaman demir kapıları hemen
dikkati çekiyor…Her sitenin bir güvenlik birimi mevcut…Yanlış bir yola
girmeyelim düşüncesiyle bu güvenlik birimlerinden birine elimizdeki adresi
soruyoruz…Neyse ki doğru yolda olduğumuzu ve 2 kilometre sonra adrese
ulaşacağımızı söylüyorlar…İçimiz ferahlıyor ve site binalarına hayran hayran
bakarak 2 kilometre kadar gidiyoruz…Eşim, “İşte burası!..” diyor, krokiye
tekrar bakarak…Site giriş kapısı tam karşımızda artık…Güvenlik bizi
durduruyor…Telefon görüşmelerinden sonra içeriye girmemize izin
veriliyor…Binalar A-B-C-D blokları şeklinde dizilmiş…Biz C bloğa doğru
ilerliyoruz…Bina giriş kapısına ulaşıyoruz…Ev sahibi kapıdan girebilmemiz için
gerekli şifreyi telefon ile bize iletiyor ve ancak bu şekilde içeriye
girebiliyoruz…
Çıkacağımız 8.kat düğmesine asansörde basıp beklemeye
başlıyoruz…Asansör kapısı açılıyor ve ev sahibinin daire kapısı açık bizi
beklediğini görüyoruz…Kısa süren hoş geldiniz merasiminden sonra daireye
giriyoruz…Öyle güzel bir daire ki bu gördüğümüz, şaşkınlığımızı belli etmeden
salona doğru ilerliyoruz…Aman Tanrım!..Burası bir daire değil saray
yavrusu…Salon kocaman ve mükemmel bir şömine ile hepimizi büyülüyor adeta…Salon
penceresi enfes bir manzaraya açılıyor…Boğaz ayaklarınızın altında…Balkon sanki
teras büyüklüğünde…Çiçeklerle bezenmiş…Sallanır koltuklar konulmuş…Tam bir
dinlenme yeri…Boğaz manzarası harika!..Birbirimize bakıyoruz, gözlerimizle
konuşarak…
Ev içinde hizmet eden bir görevli bayan geliyor saygılı bir
selamlama ile…Bize ikram edecekleri yiyecek ve içecek çeşitlerini sorup
ayrılıyor salondan…Çok şık giyinmiş bu bayan için hizmetçi tanımlamasını
kullanamıyoruz haliyle…Tedirgin oturuyoruz…Resmi bir hava kol geziyor evin
içinde…Bir ara şoför geliyor ve evin şımarık kızını alışveriş için götürmek
üzere salondan da görülen giriş kapısında bekliyor…Kız eşyalarını otomobile
götürmesi için ona veriyor ve şoför de selam vererek hızla çıkıyor açık
kapıdan…Kız babasını ve annesini öpüp bize de belli belirsiz bir selam
verdikten sonra ayrılıyor aramızdan…
Kaç odalı diye soruyorum bir ara…7 odalı olduğunu
öğreniyorum…Merak etmiyor değiliz; ama ev sahibinden ev görmek ister misiniz
teklifi gelmediğinden, sadece tasavvur ediyoruz bu 7 odayı…Dairenin içinde özel
bir havuzun da olduğunu öğreniyoruz bir ara…Vay beee!..diyoruz içimizden…Ev
sahibiyle ve hanımefendiyle ne konuştuğumuzu tam hatırlamıyorum…Bir şeyler
sordu ev sahibi bize, biz de yanıtlar verdik otomatik…O kadar...Aklımız
fikrimiz evin dekorasyonunda ve bize olağanüstü gelen büyüklüğünde…
İzin isteyip ayrılıyoruz evden, pardon saraydan…Yol boyunca
bu sarayı konuşuyoruz…İçindekiler ne şanslı diyoruz…Dişimizden tırnağımızdan
ayırarak zar zor sahip olduğumuz evimiz geliyor aklımıza…Nasıl kazanılabiliyor
bu kadar para?..Aklımız almıyor…
Ankara’nın gecekondu bölgelerini bilirsiniz…Derme çatma
evlerden oluşur…Çatıları eğretidir, kiremitler uçmasın diye üzerlerine ağır
taşlar konulur…Otomobilimizle ilerliyoruz dar sokaklardan…Çocuklar bağıra
çağıra oyun oynuyorlar…Adresi soruyoruz bir eve…Yarım yamalak anlatıyor
bize…Sağa dön, oradan tekrar sola dön ve düz ilerle…Dediğini uyguluyoruz…23
numaralı ev görünüyor nihayet…Park edecek bir yer bulamıyoruz…Evin penceresine
teğet bir biçimde yanaştırıyoruz otomobili…Sokağın çocukları sarıyor
etrafımızı…”Biz o teyzeyi çok severiz!..” diyorlar…Gülümseyerek ilerliyoruz eve
doğru…Kapı demeye bin şahit ister…Öyle kötü ki…Tokmağına vuruyoruz…Gıcırdayarak
açılıyor kapı…Nur yüzlü teyze karşılıyor bizi…Evin içi çok karanlık…Dışarının
bol ışığından sonra gözlerimiz etrafı göremiyor bir müddet!..Bir sedir,
pencerede iki saksıda fesleğen var… Pencere camlarından biri kırık, mutfak
bölümü hemen kenarda yıkılacak gibi duran bir tezgah ve onun üstünde birkaç
raflı bir dolaptan ibaret…Yanda bir oda daha var; ama o odanın kışın damının
aktığını söylüyor ve bu yüzden hep burada oturmak zorunda kaldığını söylüyor,
bu temiz yüzlü teyzemiz…
Birer bardak çayını içiyor ve ayrılıyoruz evden…İçimiz acıyor…Oğlu
lüks içinde yaşarken annenin bu perişan durumu, “Nasıl bir dünya düzeni bu!..”
dedirtiyor bize…
Evet!.. boğaza nazır o saray yavrusunda oturan beyefendi, bu
köhne, yıkılacak gibi duran gecekonduda oturan annenin öz evladı… Yanlış
okunmadınız, öz evladı…
Yorum sizin!
Asım ERDOĞAN
0 Comments:
Yorum Gönder
Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum