KISSADAN HİSSE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KISSADAN HİSSE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Öykü, yüzyıllar önce gözlemlenen bir olayı nakletmektedir:

Bir keşiş araştırma yapmak için bir köye gitmişti. Önce o köyün mezarlığına
girdi.

Çünkü kültürlerin, yaşam felsefesinin böyle yerlerde gizli olduğuna

inanıyordu. Gözleri birden mezar taşlarının üzerindeki rakamlara takıldı.
Mezar taşlarında 5, 867, 900, 20003, 4979, 7, 421 örneği,
birbiriyle hiç de bağlantısı olmayan rakamlar vardı. Uzun uzun düşündü,
fakat bu rakamların anlamını çözemedi. Köyün en bilge kişisine gitti, ona
sordu:

"Nedir bu rakamlar Tanrı aşkına?" dedi. "Bu rakamların gösterdikleri ay
mıdır, yıl mıdır, saat midir?"

Bilge kişi gülümseyerek yanıtladı:

"Bizler bebeklerimiz doğduğu zaman, bellerine bir ip bağlarız" dedi.

"Yaşamı boyunca her güldüğü an, o ipe bir düğüm atarız. Öldükten sonra ise,
bellerindeki düğümleri sayar, düğümün sayısını mezar taşına yazarız."
Bilge kişi, karşısındaki keşişin bir şey anlamadığını görünce açıklamasını
sürdürdü:

"Böylece onun, ne kadar 'yaşamış' olduğunu anlarız."


Kıssadan hisse ile başlayalım evvela söze…

Zayıf ve dermansız bir balıkçının ağına iri bir balık düştü. Fakat zavallı adam onu zapt edemedi. Balık daha kuvvetli çıktı, ağdan kurtuldu, suya dalıp kayboldu. Diğer balıkçılar; “Tuzağına öyle bir av düştü ama sen kaçırdın!” diye adamı kınadılar.
Adamcağız dedi ki: “Haksız yere eleştiriyorsunuz. Benim kısmetim değilmiş, onun da eceli henüz gelmemiş.”
Hikmet: Kısmetsiz avcı Dicle’de bile balık tutamaz, eceli gelmemiş balık karada bulunsa bile ölmez.

____o____    

Kısmet…
Kısmet diyor herkes. Eş, dost, akraba çevremdeki herkes, her şeye, olmasını ümit ettiği her şeye kısmet diyor. Sevmekten yana da kısmet deniliyor. Kısmetin varsa gelir Yemen’den Çin’den, değilse ne gelir elden sözü hep dolaşıyor dilden dile. Oturup beklemek mi lazım kısmeti yoksa insanın kendisinin araması mı gerekiyor hala anlayabilmiş değilim. Neyi bekliyoruz ya da kimi. Gelmeyecek birini mi yoksa gelecek birini mi, şaşırdım kaldım. Zaman daraldıkça ve ardımızda bıraktığımız geçip giden yıllara baktıkça eli ayağına dolaşıyor insanın. Yok yani yanıp tutuştuğumdan değil de artık şu mahalle baskısı artmaya başladıkça her geçen gün biraz daha ve bir de yalnızlık korkusu sarmaya başladıkça derinden derine, bu kısmeti arama işi tarafıma düşüyor herhalde “O beni bulamadığına göre”… Bilmiyorum da hani nasıl ve nerede arayacağımı. Gördüğümde tanır mıyım ya da tanıyacak mı o beni bundan da emin değilim. Off ne de zor işlermiş bunlar böyle, kısmet kısmet bize de insaf et…

Geçenlerde yan apartmanda oturan ve Karadeniz şivesi ile konuşan yaşlı teyze soruyor;
-Sen cimsun ?
Şu kişinin kızıyım diyorum.
-Haaa cüzelmişsun da
Gülüyorum.
-Evlümisun ? diye soruyor
Hayır diyorum
-Evlen, evlen, diyor.
Kısmet, diyorum…
-Bak cüzelmissun da, niye evlenmiysun, diyor…
Bakalım, diyorum…

Diyemiyorum ki teyzem yok benim bu kalbimin ruh-i haliyetinden anlayacak biri…Yok bu dünyada ruh ikizim. Hint kumaşı da değilim ama bir türlü karşılaşamadık kendisiyle. Derken Özcan Deniz’in şarkısının nakaratı düşüyor dilime ;

“Yok bir sitemim
hayatta her şey kısmet
soldu gençliğim ömrümü aşkla ziyan ettim
ağla gönlüm nasip değilmiş vuslat
rahat uyu yar sana hakkımı helal ettim…”

Vuslat ne kadar da uzak bir kelime bana. Hangi ayrılık var ki vuslat olsun kapımda. Keşke olsaydı da razı gelseydik beklemelere, bıraksaydık her şeyi zamana. Hiç olmazsa bir ümidimiz olurdu yarınlara. Ama o da yok, hakikaten de kısmet….
Oltayı fırlattığımızda denize ya nasip ya kısmet işte öyle bizimkisi de… Kısmetse payımıza düşecek bir şeyler elbet, değilse de oturup ağlayacak değiliz halimize. Olsa iyi olurdu diyeceğiz belki ama olmamasının da bir nedeni var deyip şükredeceğiz Yaradan’a. !

Ne diyelim ya nasip ya kısmet,,, her şey de vardır bir hikmet …!


Mehpare ÖĞÜT






İki melek yeryüzünü dolaşmaya çıkmışlar. Tabii insan kılığında. 
Akşam olmuş. Kentin en zengin semtinde lüks bir villanın kapısını Tanrı misafiri olarak çalmışlar. Ev sahipleri somurtarak buyur etmişler onları. Yemek falan teklif etmemişler. Sıcacık misafir odaları yerine, buz gibi ve nemli bodruma iki şilte atıp; “Geceyi burada geçirebilirsiniz” demişler. Şilteleri betona sererken, yaşlı melek duvarda bir çatlak görmüş. Elini uzatmış. Şöyle bir sürmüş yarığa. Duvar eskisinden sağlam olmuş. Genç melek:“Niye yaptın bunu?” diye sormuş merakla. “Her şey her zaman göründüğü gibi değildir” demiş yaşlı melek yavaşça. Ertesi akşam melekler bir köy evinde çok fakir, ama çok iyiliksever bir aileye misafir olmuşlar. Her şeyleri bir tanecik inekleri imiş. Onun sütünü satıp geçiniyorlarmış. Ev sahipleri mütevazı sofralarına almış onları. Allah ne verdiyse beraber yemişler. Yatma zamanı gelince kadın: “Siz uzun yoldan geliyorsunuz, yorgun olmalısınız”demiş. “Bizim yatakta siz yatın, bir rahat uyuyun. Biz şu divanda idare ederiz.” Güneş doğarken uyanan melekler, zavallı adamla karısını iki gözleri iki çeşme ağlar bulmuşlar. Hayattaki tek servetleri inekleri bahçede ölü yatıyormuş. Genç melek öfkeden deliye dönmüş. “Bunu nasıl yaparsın. Bu kadar iyi insanların yegane servetinin ölmesine nasıl izin verirsin. Önceki gece gittiğimiz villada her şey vardı, ama kötü ev sahipleri bize hiçbir şey vermediler. Sen onların bodrumlarını tamir ettin. Bu fakir insanlar bizimle her şeylerini paylaştılar ineklerinin ölmesine göz yumdun?..” 

“Her şey her zaman göründüğü gibi değildir evlat” demiş, yaşlı melek gene. “Nasıl yani?” diye daha da öfkeyle yinelemiş sorusunu genç melek. “Her şey her zaman göründüğü gibi değildir evlat” demiş yaşlı melek bir daha. Ve anlatmış. “İlk gittiğimiz zengin evinin o duvar çatlağının içinde yıllar önceden saklanmış bir hazine vardı. Ev sahipleri, zenginlikleri ile çok mağrur, ama hiç paylaşmayı sevmeyen insanlar oldukları için bu defineyi bulmayı hak etmemişlerdi. Çatlağı kapayıp, onları bu hazineden ebediyen mahrum ettim. Dün gece fakir köylünün yatağında yatarken ölüm meleği, adamın karısını almaya geldi. Kadının hayatını bağışlamasına karşılık ona ineği verdim. Her şey her zaman göründüğü gibi değildir. İşler bazen istendiği gibi gitmez göründüğünde, aslında olan budur. Eğer inançlı isen, her işte bir hayır olduğunu düşünürsün. O hayrın ne olduğunu da, bir süre sonra anlarsın.”