NAZIM HİKMET YAZILARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
NAZIM HİKMET YAZILARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster



Çok yakınlarda sabahlardan bir sabah.
Seni gerçekten insanca kucaklasam sımsıkı
Ve yüreğimi avuçlarına koysam, ne dersin?

Nazım Hikmet RAN








Biz küçükken çok büyüktük. Mesela kollarımızı bir açardık, dünyayı kucaklardık. Güzeldik biz küçükken.

Kaşlarımızı almayı bilmezdik, makyaj çok büyüklerin işiydi sevmezdik. Arkadaşlarımızla beraber bir gece uyuyabilirsek eğer velinimetti bizim için, lükstü, zenginlikti. Ailelerimiz en az beş kez arardı eve beş dakika geç kaldığımızda. Otobüsteyim bile diyemezdik, otobüsle bir yere gidemezdik. Otobüs lükstü, zenginlikti. Koşa koşa eve varana dek nefes almazdık ve nerdesin sen sorusunu duymadan cevabı verirdik.

Biz bir gülerdik küçükken, kalbimiz kahkahalar atardı. Biz küçükken öğretmenimiz en yakın arkadaşımızla sıralarımızı ayırmasın diye, teneffüse kadar konuşmazdık. Not yazardık birbirlerimize. Biz diyorum küçükken bizdik böyle bayağı bir kalabalıktık. Yani biz diyebileceğim kadar çok. Biz küçükken bir büyüktük ki böyle kollarımızı açsak sığmazdı eni boyu.

Sonra mı? Büyüdük. Kollarımızı açtığımızda bir kişiyi bile sığdıramayacak hale geldik. Küçülene kadar büyüdük, çok büyüdük yani. Biz olamadık bir daha. Sen, ben olduk. Büyüklük lüks değildi, zenginlik değildi. Koşa koşa büyüdük. Büyürken ne de çok küçüldük.

Nâzım Hikmet RAN



Sevgi neydi ? Sevgi emekti...Sevgi, her şeye ve herkese karşı göğsünü gere gere seviyorum diyebilmekti. Sevgi korkmamaktı, kaçmamaktı... Aslında seviyorum derken aklın başka ruhun başka yerde olmamasıydı ve günün birinde haber vermeden sessizce çekip gitmemekti....

Hayatımız boyunca hep masallarda ki gibi aşklar yaşamak istedik, sevilmek istedik ve karşılığında da sevgimizi sunmak. Ama biz hayaller denizinde yüzerken işlerin bu denli yürümediğini geç fark ettik. Belki bazı şeyler için geç kaldık ama yine de her şeye rağmen umudumuzu yitirmedik. Nazım'ın da dizelerinde değindiği gibi ;

…..

"Kendi kendimizle yarışmadayız gülüm
Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz
Ya dünyamıza inecek ölüm.

En güzel deniz: henüz gidilmemiş olandır
En güzel çocuk: henüz büyümedi
En güzel günlerimiz: henüz yaşamadıklarımız
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz
Henüz söylememiş olduğum sözdür.

Umuda bin kurşun sıksa da ölüm
Unutma umuda kurşun işlemez gülüm.

Nazım HİKMET RAN

…..

Aza kanaat edip vazgeçmemeyi öğrettiler bize… Her ne şart altında olursa olsun sevdiğimizin yanında kale gibi durmayı. Beklentilerimiz çoktu ama sevginin yanında hiçbir değeri yoktu. Hayaller kurduk hep; bir hayal atından inip diğerine bindik durduk. Kimileri için günlerce yas tuttuk, kimileri için de elimizin kiridir deyip bir yerlere savurduk. Oysa ki yüreğimiz de doldurulmamış bir boşluk vardı hala, bir şeyler eksikti besbelli… Ne yaptıysak, kimi koyduysak o boşluğa bir türlü doldurulamadı. Ya yanlış zamanda doğru insan, ya da doğru zamanda yanlış insandı yanımızda olan… Ama doldurulamayan o yere ait şu dizeleri söylemekte vacipti günü geldiğinde, gerçekten sevmesini bilenlere;

…..

İkimiz de biliyoruz sevgilim
öğrettiler :
aç kalmayı üşümeyi
yorgunluğu ölesiye
ve birbirimizden ayrı düşmeyi.
Henüz öldürmek zorunda bırakılmadık
ve öldürülmek işi geçmedi başımızdan.

İkimiz de biliyoruz sevgilim
öğretebiliriz :
dövüşmeyi insanlarımız için
ve her gün biraz daha candan
biraz daha iyi
sevmeyi...

Nazım Hikmet RAN

…..

Mehpare ÖĞÜT
2012


Ben senin kadının .. Sen suskun adamım ..
Bir şarap içtik bekledik sessizce ,, nefes nefeseydik bittik kendimizce.. 
Sen giydin elbiselerini giderken , en sevdigin sarkı henüz bitmemisken.. 
Etraf karanlık sadece sen ben , sessizdi üstelik , ayrılık gelirken ama .   
Elini tutmasam, yüzünü görmesem, sesini duymasam, nasıl yaşarım ben...


Nazım Hikmet RAN

Memleketimi seviyorum :
Çınarlarında kolan vurdum, hapisanelerinde yattım.
Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı
memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.

Memleketim :
Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya,
kurşun kubbeler ve fabrika bacaları
benim o kendi kendinden bile gizleyerek
sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir.

Memleketim.
Memleketim ne kadar geniş :
dolaşmakla bitmez, tükenmez gibi geliyor insana.
Edirne, İzmir, Ulukışla, Maraş, Trabzon, Erzurum.
Erzurum yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum
ve güneye
pamuk işleyenlere gitmek için
Toroslardan bir kerre olsun geçemedim diye
utanıyorum.

Memleketim :
develer, tren, Ford arabaları ve hasta eşekler,
kavak
söğüt
ve kırmızı toprak.

Memleketim.
Çam ormanlarını, en tatlı suları ve dağ başı göllerini seven
alabalık
ve onun yarım kiloluğu
pulsuz, gümüş derisinde kızıltılarla
Bolu'nun Abant gölünde yüzer.

Memleketim :
Ankara ovasında keçiler :
kumral, ipekli, uzun kürklerin pırıldaması.
Yağlı, ağır fındığı Giresun'un.
Al yanaklı mis gibi kokan Amasya elması,
zeytin
incir
kavun
ve renk renk
salkım salkım üzümler
ve sonra karasaban
ve sonra kara sığır
ve sonra : ileri, güzel, iyi
her şeyi
hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır
çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım
yarı aç, yarı tok
yarı esir...

Nazım HİKMET



Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.
Hani ağzınla kuş... tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile
karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın, her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın,
güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur, aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

Nazım HİKMET




Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
...parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...

Nazım Hikmet RAN




Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte,
Yani yürekte..

Meselâ bir barikatta dövüşerek,
Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken,
Meselâ denerken damarlarında bir serumu,
Ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin,
Ama o bunun farkında değildir.
Ayrılmak istemezsin dünyadan
Ama o senden ayrılacak.
Yani sen elmayı seviyorsun diye
Elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık,
Yahut hiç sevmeseydi,
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...



Nazım HİKMET




Pembe yanaklı al dudaklı bir karım olursa
eğer..
Olursa 24 ayar ahlaklı..
Anama bakar gibi bakar..
İlaha
tapar gibi taparım..!

Ama...!
Kalleş çıkarsa karım..
Anam
avradım olsun bir teneke benzin döker yakarım...!

Kimine göre
kadın..!
Soğuk kış gecelerinde sarılıp yatmak içindir..

Kimine
göre kadın..!
Sıcak harman gecelerinde zil takıp oynatmak içindir..


Kimine göre kadın..!
Ömür boyunca omuzumuzda taşıdığımız..
En
büyük sevabımız ve en büyük vebalimizdir..

Ama sen kadınım..!
Benim
için sen..
Ne o..
Ne bu..
Şusun sen..!
Benim can
yoldaşım kavga arkadaşımsın...

Nazım HİKMET
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak ...mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın
üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan
olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni
görebilesin... Fedakârlığımı anlıyorsun : vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında
kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sen
de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orda beraber yaşarız külümün
içinde külün, ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi
ordan atana kadar... Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız
ki birbirimize, atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek. Toprağa beraber
dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek bu toprak parçasından nemlenip
filizlenirse sapında muhakkak iki çiçek açacak :
biri sen biri de ben. Ben daha ölümü
düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım. Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama çok, pek çok, ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini. Ben ölünceye kadar
da bu düzelir herhalde. Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
İçimden bir şey : belki diyor.



Nazım Hikmet RAN
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.Sen kendini paralarken ,o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karşılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin.Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin,düşündün,şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller
koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayati ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını baliğin yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası... Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun as olan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler,ya da bilip de duymayanlar acıtsa da İçini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...



Nazım HİKMET