Her şeyin bir dirilişi bir de yok oluşu var illa ki
Sebep arama olan bitene
Her şeyde olduğu gibi
Bir Yaradan var bil ki!
Gözlerini ne zaman çevirirsen çevir semaya
Dünyayı kaç kez arşınlarsan arşınla
Yer gök hatırına
Ölenin ruhuna
Okunan duaya
Hürmet etmeyi unutma!
Unutma ki
Bir sonra ki gelişinde
Yanma, yana yakıla
Ağlama, ıkına sıkıla
Dertlenme
Kederlenme
Ve şükretmeyi bil ki
Huzura çıktığında
Kalbin dolu olsun aşkla
Merhametle
Mutlulukla
Sadakatla
Umutla
Sözle
Gözle
Allah aşkına…
Her daim duan olsun yüreğinde…İlahi aşkla…

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
29 ARALIK 2017






Her yalnızlığın bir sonu vardı mutlaka…
Yalnızlık bir tek Allah’a mahsustu.
Ve her aşkın
Bir bekleyeni, bir geleni.
Her gecenin eriştiği gündüz misali…


Baktığım her yerde adı olmayan bir sevgilim vardı benim
Bir gün bir yerlerden çıkıp gelecek diye beklediğim.
Hiç tükenmedi ümitlerim
Hiç vazgeçmedi sevmekten yüreğim.
Hiç ama hiç değişmedi aşka olan hürmetim.

Ve bir gün…
Geldi işte o beklenen
Ardından hayatım değişti, “SEN”lendi..

Bir sıcaklık basmıştı ansızın yüreğimi…
Kış’tı geldiğinde; yüreğimde ise bahardan bir mevsim
Ve ilk gözlerimiz değdi
Sonra ellerimiz
Ve sonrası..
Sonrası aşk, sonrası sevgi, sonrası en nihayetinde biz…
Biz olduk,  bir olduk, birbirimizin olduk….
Şenlendi yüreklerimiz.



Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
'OCAK 2018







“Dört Hintli bir camiye girdi, namaz için rüku ve secde ettiler.
Her biri bir niyetle tekbir alarak acizlik ve dert hâliyle namaza başladı.
Müezzin geldi.  Birinin ağzından
” Ey müezzin! Ezan okudun mu? Vakit var mı?” diye bir söz çıktı.

Diğer bir Hintli istekle
 “Hey! Konuştun ve namazın bozuldu” dedi.

Üçüncüsü, ikinciye
 “Ey amca! Onu n‑ç‑n kınıyorsun? Kendine söyle” dedi.

Dördüncüsü “Elhamdülillah; ben, o üçü gibi kuyuya düşmedim” dedi.

Neticede dördünün de namazı bozuldu; ayıp söyleyenler, yollarını daha çok kaybetti.
Kendi ayıbını gören cana ne mutlu! Ayıp söyleyen, ayıbı kendine satın alır...
Basında on yara varsa, merhemin‑ kendine kullanman gerekir...
Aynı ayıp sende yoksa em‑n olma; o ayıp sende de görülebilir...

Ey benim güzelim! Sakalın bitmemişse, çenesinde sakalı çıkmayan başkasını yerme.”


“O günler geçip gitti.

O iyi günler,

O sağlıklı, dolu günler

O pullarla kaplı gökyüzü

O kiraz dolu dallar

O sarmaşıkların yeşil sığınağında birbirine yaslanan evler

O haylaz uçurtma damları

O akasyaların kokusundan başı dönen sokaklar.

O günler geçip gitti

Kirpiklerimin arasından”



Füruğ Ferruhzad-Yaralarım Aşktandır... Alıntı


Aşkı yüzlerce yazar anlatmıştır ama Anna Karenina gibi destansı olanı yoktur. Anna Karenina, 19. yüzyıldaki Rus aristokrasisinde yaşanan bir yasak aşk hikayesi. Henri Troyat, kaleme aldığı Tolstoy biyografisinde şöyle diyor:

“Bir yıl önce onu derinden etkileyen bir olayı anımsadı. Komşusu ve aynı zamanda da arkadaşı olan Bibikov, Anna Stepanovna Pirogova adlı bir kadınla yaşıyordu. Uzun boylu, geniş yüzlü bu kadın, onun metresiydi. Adam, onu pek umursamıyordu. Hatta başka biriyle evlenme planları yapıyordu. Onun bu ihanetini öğrenen Anna, sadece birkaç eşyasını alıp kaçtı. Ve ardından kendini trenlerin altına attığı haberi geldi. Ölmeden önce Bibikov’a bir de mesaj göndermişti. Özetle “Katilim sensin” diyordu. 1872’de yaşanan bu olayı Tolstoy yakından takip etmişti. İntihar edilen tren istasyonunda polisle birlikte incelemeler yapıp cesedi gördüğünde bu zavallı kadının yaşadıklarını hayal etmişti.”

“Vronski’nin yüzü aydınlandı.
— Benim için dünyada her şeyin, yaşamın kendisinin bile siz olduğunuzu bilmiyor gibi konuşuyorsunuz. Ama huzur nedir bilmem ben, veremem de onu size. Kendimi, aşkımı istiyorsanız veririm… Sizinle kendimi ayrı düşünemiyorum. Benim için siz ve ben tek kişiyiz. Gelecekte sizin için de benim için de huzurun olanaksız bir şey olduğunu görüyorum. Umutsuzluk, yalnız umutsuzluk görüyorum… ya da şöyle diyeyim, mutluluk görüyorum; ama ne mutluluk bu… Olanaksız bir şey mi sanki.

Vronski son cümlesini fısıldayarak söylemişti; ama Anna duymuştu. Anna aklının tüm gücünü gerekeni söylemeye yöneltmişti. Ama bir şey söylemedi sevgi dolu bakışını Vronski’nin gözlerinin içine dikti. Vronski heyecanla, “İşte o!” diye geçirdi içinden. Umudumu kestiğim, bunun bir sonucunun olmayacağını sandığım anda işte o! Seviyor beni. İtiraf ediyor.

Anna:
— Öyleyse benim için yap bunu, dedi. Böyle şeylerden hiç söz etmeyin bana, iki iyi dost olalım. Ama bakışı bambaşka şeyler söylüyordu.

Vronski:
— Dost olamayız, bunu siz de biliyorsunuz, dedi. Ama dünyanın en mutlu ya da en mutsuz iki insanı olmamız sizin elinizde. Anna bir şey söylemeye hazırlandı; ama Vronski fırsat vermedi konuşmasına:

— Yalnız bir şey istiyorum sizden. Şimdiki gibi umut beslemek, acı çekmek hakkını tanıyın bana. Ama bu olmayacak bir şeyse gözünüze görünmememi emredin, görünmeyeyim. Varlığım sizi sıkıyorsa, bir daha görmeyeceksiniz beni.
— Sizi kovmayı aklımın ucundan geçirmedim.
Vronski titrek bir sesle:


— Yalnız bir şeyi değiştirmeyin, dedi. Bırakın her şey olduğu gibi kalsın. İşte kocanız geldi.”




Londra'daki Kine College Hastanesi Yaslanma Bilimi Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırma, vücudumuzun bize hayatimizi kurtaracak tam 16 ipucu verdiğini ortaya koydu.
Sağlıklı yasam konusunda birçok araştırmaya imzasını atan; Londra'daki Kine College Hastanesi Gerontoloji (yaslanma bilimi) Enstitüsü'nde araştırmalarını yürüten Prof. Dr. Robert Bale, 'Sadece parmaklarınızın uzunluğu bile sizin sağlığınız hakkında kayda değer bilgi sahibi olmamızı sağlıyor aslında. Siz de vücudunuzla ilgili önemli detaylara; dikkat ederek sağlığınızı koruyabilirsiniz ' diyor ve ekliyor: 'Vücudunuz; siz fark etmeden sağlığınızla ilgili en önemli ipuçlarını veriyor.'
Prof. Bale'ye göre, tırnaktan gözlere, doğum kilosundan avuç içine kadar vücuttaki her şey birer gösterge. O halde bir test yaparak ne kadar sağlıklı olduğumuzu anlamak mümkün. Bale'nin ' İste hayatinizi kurtaracak 16 ipucu' dediği test söyle:

1.Tırnaklar Tırnaklarınıza dikkatle bakin. Eğer hafif mavilik yâda; morluk görürseniz bu bir kalp hastalığıyla karsı karsıya olduğunuz anlamına gelebilir. Tırnaklarınızın aşırı kalın olması ya da üstlerinde tümsekler olması da nefes alma hatta akciğer sorunlarıyla karsı karsıya olduğunuzu gösterebilir.
2. Nefeslerinizi Sayın Eğer dakikada 15 kez ve daha altında nefes alıp veriyorsanız sağlıklı
ciğerlere sahipsiniz demek... Eğer 25 kez nefes alıp veriyorsanız o zaman sağlığınıza dikkat etmelisiniz.

3. Gözler Aynada gözlerinizden birine bakin. İris'in etrafında beyaz bir daire varsa kolesterol seviyeniz yüksek anlamına geliyor. Bu ayni şekilde yaklaşan kalp sorunlarının da en büyük habercisi.

4. Avuç içinize bakin Avuç içlerinize dikkatle bakin. Eğer kırmızı ve lekelilerse karaciğerinizde sorun var demek.

5. Hafıza kontrolü Bir tepsinin üstüne rasgele 10 eşya koyun. Tepsiye sadece 10 saniye
bakin. Kaç tanesini hatırlayabildiniz? İy i bir hafızanızın olması Alzheimer'le karsılaşma riskinizin daha az olacağı anlamına geliyor.

6. Kas kontrolü Sırt üstü yatın. Bacaklarınız dümdüz olsun. Bir bacağınızı havaya kaldırın. Bir kişinin ayağınıza bastırmasını isteyin. Eğer bacağınız yere düşüyorsa, kaslarınız da bir zayıflık olduğu anlamına geliyor.

7. Görünüş Gözünüzün hemen altında elmacık kemiğiniz üzerine bir cetvel
yerleştirin. Sonra cetvelin üstüne bir kredi kartı yerleştirin kartı en rahat okuduğunuz uzaklığı ölçün. Ne kadar yakına gelirse gelsin kartı rahat okuyabiliyorsanız göz sağlığınızın iyi olduğu anlamına geliyor.

8. Tiroit misiniz? Kollarınızı yere paralel olarak tam karsınızda birleye uzanıyormuş
gibi uzatın. Ellerinize dikkat edin. Eğer elleriniz bu pozisyonda titriyorsa o zaman tiroit olma riskiniz çok.

9. Düz yürümek Yere bir metre uzunluğunda bir çizgi çizin. Üzerinde rahat yürüyebiliyorsanız, vücudunuzun koordinasyonu iyi isliyor demektir.

10. Doğum kilonuz Annenize kaç kilo doğduğunuzu sorun. 3 kilonun altında doğmuşsanız
kalp sorunlarıyla karsı karsıya kalabilirsiniz.

11. Beliniz kalın mı? Vücut sekliniz elmaya benziyorsa, yani yağlarınız belinizin çevresinde
toplanıyorsa, kalp sorunu yasama riskiniz daha fazla.

12. Tuvalet sıklığı Her 3 saatte bir tuvalete birden çok gitme ihtiyacı mı hissediyorsunuz? Diyabetin en erken alarmlarından biri sık tuvalete gitmektir.

13. Nabız kontrolü Nabzınız ne kadar yavaş atıyorsa o kadar uzun yasayacaksınız demektir. Yani nabzınız 70'in altındaysa sağlıklısınız anlamına geliyor.

14.Dişlerinizi fırçalayın Eğer dişleriniz kanıyorsa, kalbiniz tehlikede demektir.

15. Parmak uzunluğu İşaret ve yüzük parmakları aynı uzunlukta olan kişilerin kalp krizi
geçirme riski daha fazla.

16. Ayak Bilekleri Baş parmağınızla ayak bileğinizin arka kısmına bastırın.Eğer
bastırdığınız noktada çok fazla çukurluk oluşuyorsa o zaman kalp,akciğer,böbrek sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz. Siz yinede moralinizi bozmayın. Ancak yukarıdaki belirtilerden bir veya bir kaçı varsa hemen doktorunuza başvurun...







Bir sen gelirsin aklıma…
                Aklım başımda,,
Bir de yazdıklarım
                Silmeden okuduklarım
Kaç heceyi ulaştırmaya çalışmıştım oysa
                Yarınlarıma ışık olsun diye
Nice cümleler kurmuştum uğruna
                Belki de okumadığım kadar şiir yazdım sana
Varsın olsun iyi olmuş okumadığında
                Çünkü her acının bir de sevinci varmış bu dünyada
Her yokluğun bir de varlığı
                Her sevenin bir de sevileni
Ve ben şimdi daha çok seviyorum
                Senden sonrasını bil ki…
Yüzümde açan güller misali
                Avucumun içinde saklayıp koklayarak
Saklıyorum yüreğimdekileri mahşere dek…
                Soracak, sorulacak çok hesap birikti defterimde
Katıp da gündüzleri geceye
                Sıraya koyacağım hepsini de
Ellerimden ellerine bir de yüreğine
                Soracağım sana tüm ettiklerini de
Üzüldüğümü sanmayasın ki
                Varlıklarım var şu an yüreğimde
Senden kıymetli hem de
                Senden daha üstün hem de
Sözlerim var bil ki sana söylenmişlerden daha güzel
                Sevenim var yüreğiyle
Seviyorum en kıymetlisini yüreğimle…

Geçti gitti,,, Geçti gitti çoktan... Geçmiş olsun sana da...


Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL


Bu şehir de yaşayan hikayeler vardır. Elbet vardır onlarında bir sonu. Ama her gün o kadar
çok hikaye doğar ki, gidenler  fark edilmez bile. Sadece yasayanların değildir bu hikayeler.

Bir ağacın,bir evin,bir otobüs durağının ve hatta yerdeki sigara izmaritlerinin bile vardır bir
hikayesi. Mesela şuradakine bakın. Evet surda kaldırımın hemen kenarındaki izmarite bakın.
Nasılda ezilmiş. Belli ki biraz evvel öfkeli parmaklar arasından fırlatılmış. Hırsla ezmiş
sahibinin ayakları onu. Kim bilir kime kızgındı böyle. Belki en yakın arkadaşından yediği bir
kazıktı belki de kızının bir sevgilisi olduğunu öğrenmesiydi öfkesini bu bir tek sigaradan
çıkarmasına sebep olan.

Ya şuradaki hemen yolun karsısındakine ne dersiniz. Neredeyse izmarit bile kalmamış geriye.
Tüketmiş onu içen. Heyecanla bir şeylerin olmasını beklerken. Canını alırcasına içmiş en
yakın arkadaşını ve en büyük düşmanını. Sorsak o izmarite neler neler anlatır bize. Onu
içenin yüreğindeki fırtınaları ondan daha iyi kim bilebilir ki....Ama gerek yok belki de
sormaya. Bir düşünsek biz de hayatımda bunun gibi kaç tane içmişizdir ve hepsini
kendilerine ait hikayeleriyle öylesine yere,geride bırakıp gitmişizdir. O orada hikayesini
tamamlarken biz bizimkine devam etmişizdir.
Hah bakın bir tanede şurada var. Hemen  şu ağacın altında. Öylece duruyor,hiç içilmemiş gibi.

Biraz yıpranmış görünüyor , sanki birkaç nefeste olsa çekilmiş. İçen her kimse onu, belli ki
kavuşmuş beklediğine. Atmış elindekini koşmuş sevgilisine, annesine belki de yıllardır
görmediği evladına. Yılların acısını çıkarırcasına çektiği birkaç nefesle
heyecanına, umuduna, coşkusuna ortak etmiş onu .Beklediği görseydi, yerde öylece duran
izmariti bu kadar bekletir miydi acaba onu? O birkaç nefesteki umudu ve umutsuzluğu
hissetseydi kıyabilir miydi acaba bekleyenine?

Hikayeler öyle çoktur ki bu şehirde. Bakmasını bilirseniz her yerdedirler. Elle tutacak kadar
yakındır size ve bir o kadar da uzak. Hepsinde sizden de bir parça gizlidir. Nasıl olurda bu
hikayeler hem birbirlerine bu kadar benzer hem de birbirlerinden bu kadar farklı olurlar diye
sormayın bana. Cevap orada, bakın çevrenize. Herkesin hikayesi ne kadar iç içe görüyor
musunuz? Yollar bir noktada ayrılmış ve hep bir noktada birleşmiş. Hepsinin içinde
birbirinden bir esinti var sanki... Ama herkese farklı acılar,farklı sevinçler yaşatmış bu
hikayeler. Herkes bir yerlere izlerini bırakmış hikayelerinin. Kimisi bir ağaca nakış gibi
işlemiş, kimisi bir durakta bırakmış,kimisi de izmaritlere yazmış hikayesini. Okunsun diye
değil sadece yaşandıkları için. Bir anı gibi, bir imza gibi...


Bu şehir neresi mi? Herhangi bir ülkedeki herhangi bir şehir. Ne fark eder ki? Sizin yaşadığınız yer. Nefes aldığınız, karnınızı doyurduğunuz ve hikayelerinizi geride bırakarak, öleceğiniz yer.

CONVALY







Bilseydin nasıl da sevdiğimi…
Gözlerin için ölebileceğimi
Yeri göğü yıkıp da
Sensiz bir yere gitmeyeceğimi…
                Dursun istiyorum zaman
                Sadece sen ve benle dönsün dünya
                Çılgınlık bu değil mi
                Varsın olsun…
                Seviyorum işte
                Aşk bunun adı…
                Gökyüzünden kalbime inen
                Senelerdir beklediğim
                Ve sonunda gelen
                En sevdiğim
                Beklediğim
                Özlediğim
                Her şeyim
                Biriciğim,
                Ve daha nicesini barındıran
                Seviyorum seni…


"Eşime"

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL

@ ARALIK 2017




Mevlid ; Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir.
Peygamber efendimizin doğum günü, bütün Müslümanların bayramıdır.

İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü'l-evvel ayının 12. gecesi doğmuştur. Bu mübarek geceye "Mevlid Kandili" denir.

O'nun doğduğu çağda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti.

Sevgili Peygamberimizin tebliğ ettiği İslâm dini ile dünya aydınlandı, tek Allah inancı ile kalpler nurlandı. Eşitlik, adalet ve kardeşlik geldi. O'na inanan toplumlar gerçek huzura kavuştu. O'nun doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıçtır.

Bu gece, müslümanlar arasında yüzyılllardan beri büyük bir coşku ile kutlanmakta, Sevgili Peygamberimiz derin bir saygı ile anılmaktadır. Büyük Türk Alimi Süleyman Çelebi tarafından yazılan ve asıl adı "Vesiletün'necat" olan mevlit kitabı O'nun doğumunu, üstünlüğünü ve mucizelerini en güzel bir şekilde dile getiren değerli bir eserdir.

Peygamberimizin doğum yıldönümlerinde okunan mevlitleri saygı ile dinlemek, O'nun mübarek ruhuna salât ve selâm okumak hiç şüphesiz büyük milletimizin Sevgili Peygamberimize olan engin sevgi ve bağlılığının bir ifadesidir.

Bununla beraber, O'nun ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman O'nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz.

Mevlid, Peygamberimizden (s.a.v) üç dört asır sonra icat edilen İslâmî bir âdet olmakla birlikte, bid’atın hasene (güzel) kısmına girmektedir. Büyük hadis ve fıkıh âlimi olan İbni Hacer, mevlit merâsiminin meşrûiyeti hakkında şu hadisi zikreder:

İbni Abbas’ın rivayetine göre, Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) Medine’ye hicret ettiklerinde Aşure gününde Yahudilerin oruç tuttuklarını öğrenir. Oruç tutmalarının sebebini sorduğunda Yahudilerden şu cevabı alır:

“Bu çok büyük bir gündür. Bugünde Allah, Mûsâ ile kavmini kurtardı. Firavun ile kavmini suda boğdu. Mûsâ da buna şükür için oruç tuttu. İşte biz de bugünün orucunu tutuyoruz.”

“Bunun üzerine Peygamberimiz, ‘Öyleyse biz Mûsâ’ya sizden daha yakın ve evlâyız’ buyurdu. O günden sonra hem kendisi oruç tuttu, hem de tutulması için tavsiyede bulundu.” ( Müslim, Sıyam 127)

Kuran-i Kerim (Enbiyâ, 107) "Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik."


(Isrâ Sûresi, 105) ''Biz Kur'ân'i hak olarak indirdik. O da hakkin ve gerçegin ta kendisi olarak indi. Seni de ey Resulüm, sadece rahmetle müjdelemen ve inanmayanlari ise azapla uyarman için gönderdik.''


(Âl-i Imran Sûresi 31) Ey Resulüm, de ki: "Ey insanlar, eger Allah'i seviyorsaniz, gelin bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarinizi bagislasin. Allah gafurdur, rahimdir (çok affedicidir, engin merhamet ve ihsan sahibidir)."

.....

Dularımız bu gece eksik olmasın, kalplerimiz imanla dolsun...
Kandilimiz mübarek olsun.