Merhaba Sevgili Dostlarım,,,Yıllardır içimde ukte olan resim aşkımı bundan bir ay önce Artvin’liler Derneği’nde yine Artvin’li olan bir arkadaşımın vasıtasıyla başlamış bulunmaktayım. Her ne kadar ben Artvin’li olmasam da, kurstaki tüm arkadaşlarımın hepsi de birbirinden iyi ve çok keyifli, kaliteli insanlar. Onlarla hafta sonları bir arada olmak benim için büyük bir keyif. Tabi ki bu arada değerli hocalarımız Aysun ve Gülçin Hanım, onlar gerçekten...
28 Şubat 2009
Öğrendim sonunda, yitip giden zamanın ucundan tutmayı.Yalan olmuş her şeyin üstüne bir çizik atmayı.Kırılmış kalbimi onarmayı ve onu hak edene bırakmayı.Öğrendim sonunda, yaşamı yaşamanın anlamını…Ağladım, sızladım, beddualar ettim ne geçti elime.Onca gözyaşı döktüm de dönen oldu mu geriye.Verdiğim ızdırapsa bir tek kendime.Onu da öğrendim ya sonunda, düşünmüyorum gerisini de…Hayat üç günlük diyorlar, Ye / İç / Gül / Oyna…Keyfini çıkart sana biçilen...
“ Ölüm tek bir hece; senli bir hayat kaç cümle eder peki “ Bu gece bir başka üşümekte gözlerim...Ellerim Ankara kadar soğuk nedense..Gözlerimde sonbahar telaşı. Sanki yoksun..Sanki seni ölüme gelin etmişim gibi suskun duvarlar. Mıh gibi çakılı gözlerim boşluğa. Sanki yüreğim yok yerinde..Sanki damarlarımdan çekilmiş tüm hayat emarelerim. Neden bu kadar üşümekteyim ey kalbim neden ? Oysa seni tanıyalı, oysa seni yaşayalı birkaç seneyi geçmedi ki....
Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi.Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlubir şey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile.Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor? Birisi nasılolduğunu sorsa; “Bomba gibiyim” diye yanıt verirdi hep..“Bomba gibiyim.” Jerry bir doğal motivasyoncuydu...Yanında çalışanlardan biri, o gün, kötü bir günündeyse,Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını...
Sen pencerelerde bekleyen mor menekşeBen bulutlardan sana yollanmış damıtılmış suKaynama noktasında bir sevdaSevdalar sevdalara kurmuş pusuHer mihnet çekilir belkiÇekilir değil sana gelememek korkusuBembeyaz bulutlarda uyurken düşümdeydinGök gürültüsünün korkusunda içimde…Yıldırımlar düş müydü?Yoksa düş’ler yıldırım?Kaç kere kurudu benimle,Kaç kere ıslandı kaldırım?Kuşların gagalarında taşınıpBir buse sıcaklığındaÇocukların uçurtmalarına konmuşumDağ...
Çimler üstünde böcekBir gece yarısıSoğuk bir pencere tutuşturur elineIşıklı gök kubbedeLambalar söner birdenİhanete ağlarkenToprak içinde toprakBöceğin içinde sen vardınAy parlak, apaydınÇimin üstünde kim vardı?Sokak karanlık ve ıssızKimsesizler mezarlığı suretiCamda bir gölgeOdada ben vardımİçimde bir yaraKanayadursun budalaÇimler üstünde böcekSanki çimi biçecekAcının üstünde acıAteşin içinde sen vardınAteş değdiği toprağaUçtu ateş böceğiAşka koşan...
Kuşbakışı sevdalar, yalınayak koşan çocuklar kadar şanslı değildir. Onlarevlerine kesiklerle dönerken; yaşadıklarını hisseder, siz sadece yaşadığınızısanırsınız!Elde edilenlerin hazzı için satınca elde ettiklerinizi, diz çökmüş çiçekler soluverirbahçenizde, bir dahaki bahara açar sandıklarınız, kuruyup gitmiştir çoktan.Eziyet etmekten korkmazsanız, “buyurun” der hayat, kendi ruhunuzdaaçtığınız deliklerden değil, başka ruhlardaki yarıklardan içeri...
kısacık bir andı, bana cam sesleri gibibir anı kaldıkısacık bir andı, o çok duyarlı dengeleryansıdıipe dizilen incidünya ile kişiilk yazdı, sonradan saydam birşeyleryağdıuyum karıştı ince havayakısacık bir andı, belki farkında biledeğildin senben sonsuz kişiydim, o kapıdançıkarkenAnıların cam kırıkları gibitoplandığı o anbaşka anıların anılarıgeçiyor aklımdan...LALE MÜL...
Aşk mı dedin gülüm, dur hele…Biraz da biz tarif edelim, birazda biz tarifsizliğin tarifini yapalım..Ne yağacak yanlızlık sahralarına?Aşk, kime göre yanmak, kimine göre gül, kimine göre de bülbül, bazılarına bakarsak, Hz. Yusuf, bazen de Züleyha... Biz hiç bakabildik mi gönül penceresinden haa…Bazen parıltılı bir efsane, bazen şiir-âne.. Bazen de, gönül kalemiyle çizilen ve anlatılan avâre.. Aşk dedik ya gülüm çaresizlik değil, çare üretmektir çaresizliğin...
25 Şubat 2009
İçinizde yaprak kımıldamaz ya bazen hani.. Hiçbir duygusuz kalmışsınızdır..Özlemezsiniz kimseyi.. İstemezsiniz hiçbir şeyi.. Sevgi dallarınızasular yürümez artık, kurur kalır çıtırtılarla sürgünleri.. Hiçbir cümleninbaşı yoktur ve sonu da; hatta sözcüklerin ilk hecesinde kalır.. Ne fazla,ne eksiksinizdir, bilemezsiniz, anlayamazsınız...Bir başka ruhun evinde gibi duyumsarsınız kendinizi, sanki buistemsiz konukluğunuzla, kendinizden millerce uzaklaşmışsınızdır...Silik...
Kavgayı bir yaprağin üzerine yazmak isterdim,sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye.Öfkeyi bir bulutun üzerine yazmak isterdim,yağmur yağsın bulut yok olsun diye..Nefreti karların üzerine yazmak isterdim,güneş açsın karlar erisin diye....ve Dostluğu ve Sevgiyiyeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdimonlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye..Yılmaz GÜNEY...
Ellerinde ağladığım dostumsun senbir martının telaşında gözlerinve ellerin mavinin dogurganlığındakalbinin sıcaklığında ağladığımdostumsun senşiir okuyorduk beraber anımsıyormusunve sonra varlığın varlığımasevgili gibi kırlangıçlar uçururdutelaşlı ve ürkekbir kenti güzelleştiriyordu şefkatinve bizi...sonra her dokunduğun çocukbüyüyordu, güzelleşiyordu yenidengülün açışı tomurcuğahayatın yenilenişi için yenidenacılarla bezeniyordu yokluğunhasret...
22 Şubat 2009
İstekler / Eksikler / İhtiyaçlar?Hep sorgulayın kendinizi bu üç kavramla...Yaşamak bir tesadüf müdür? Yoksa tesadüflerimi yaşamak, yaşamın adı? Tesadüfleri yaratmak mıdır yoksa yaşam? Hepside doğru bence. Dünyaya gelmek bir tesadüf değildir bence. Cahil de olsak, aptal da, eğitilmiş de olsak dünyaya gelmemizin tesadüf olmadığını hepimiz biliriz. Şöyle bir düşünürsek belki istenmedik yanlışlarla dünyaya geldik ama geldik işte hiç bir şey "yoktan var...
Cep dikmeyi unuttukları bir çocuk fistanı gibiyim;Bu hasret nereme sığacak? ..Ellerim boşluğa boşluğa gidiyor...Dünyada basacak yer bulamayan sarhoşun dolaşık ayakları gibi;karışık parmaklarım üzerimde sığınacak bir kuytu bulamıyor...Aklım, yangında gevreyip kalmış son dala tüneyen kuş gibi;Şaşkın! ..Sorma...Bilmiyorum; bir gün kaç gündür,ve kaç günde biter bir gün? ..Sorma...Bilmiyorum; gönül mü sevdadadır,yoksa sevda mı gönüldedir? ..Sorma...Bilmiyorum,...
Kırkıncı odanın kapısındayım;Ne varsa bu kapı arkasındadır.Açsam, ya açmasam kaygısındayım;Aklım iki cihan arasındadır.Kim bilir neler oluyor içerde!Yarab! İnsan bahtım hangi ellerde?Ha ben ha masaldaki o şehzade;Gönlüm bir güzelin sevdasındadırCahit Sıtkı TARA...
21 Şubat 2009
Bugün yandaki apartmanin önüne bir ambulans geldi... Iki hastabakici indi içinden... Bir adami indirdiler asagi. Bileklerini baglamislardi. Kollarindan sikica tutuyorlardi... Yüzünde derin çizgiler vardi adamin... Gözleri paramparçaydi ve hiç bir yere bakmiyordu sanki... Durmadan, hepiniz bana karsisiniz, bense tek basinayim, siz hepiniz bana karsisiniz, diye bagiriyordu... Bu sözler sanki binlerce kez yankilandi kalbimde... Sanki birisi kendi yokluguna...
HARİKA.....ANCAK YAŞAYANLAR BİLİRLER BUNU..Evvel zaman içinde Memleketin birinde 90 yaşlarında fakat çok dinç ve genç görünümlü bir adam yaşarmış? Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış "bu gençliğin sırrı nedir" diye. İhtiyar delikanlı güler geçermiş her soruldukça bu soruya…Ama sorular sık, soranlar çoğalınca cevap vermek vacip olmuş sanki. Düşünmüş nasıl anlatırım bu sırrımı kolayca herkese. Sonra karar vermiş tüm meraklıları...
Bir grup kariyer yolunda ilerleyen yeni mezun, eski üniversitelerindekiprofesörlerini ziyaret için bir araya gelirler.Sohbet, sonunda işin ve hayatın stresinden şikayetlenmeye döner.Misafirlerine kahve ikram etmek isteyenprofesör mutfağa gider ve yanında büyük bir termos içinde kahve ve porselen,plastik, cam, kristal olmak üzere değişik tarzda ve ucuz görünenden, pahalı vehatta çok özel olanlarına kadar değişik kahve bardakları ile gelir.Herkes bir...
18 Şubat 2009
Efsane Wimbledon'un ilk zenci şampiyonu Arthur Ashe kan naklinden kaptığı AIDS'den ölüm döşeğindeydi.Dünyanın her köşesindeki hayranlarından mektuplar yağmaktaydı. Bunlardan bir tanesi şöyle soruyordu:- Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti? Arthur Ashe cevap verdi:- Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar. 5 milyonu tenis oynamayı öğrenir.500 bini profesyonel tenisçi olur, 50 bini yarışmalara girer,5 bini büyük turnuvalara...
16 Şubat 2009
Bazı akşamlarda durmak, mola vermek gerekiyormuş gerçekten de. Arada bir geçmişe dönüp eski şeylere özlem duyuyorum tıpkı bu akşam da olduğu gibi. Ruh hali yatım artık nasıl isterse ona göre davranıyorum. Kendimi fazlaca yormadan, yıpratmadan canımın kıymetini bilmeye çalışıyorum. Eskiden kafama taktığım şeyleri takmamaya çalışıyorum. Efendim bu akşam değişiklik olsun diye eskilerden bir parça olan ve Erzurum yöresine ait olan “ HUMA KUŞU “ adlı...
Merhabalar Sevgili Dostlarım,,,Öncelikle hepinize iyi haftalar dileyerek başlamak istiyorum.Bu arada bir süre önce bloglar arasında verilmeye başlanan En İyi Dostluk ödülüne beni de layık görüp veren arkadaşlarıma çok ama çok teşekkürler ediyorum ve inanın sizler tarafından sevildiğimi bilmek beni öylesine mutlu etti ki tarifi imkansız duygular içerisindeyim şu an. Bu ödül hiçbir maddiyatı olmayan, ancak maneviyatı yüksek ve sizler tarafından yürekten...
13 Şubat 2009
HER GÜNÜNÜZÜN " SEVGİLİLER GÜNÜ " KADAR ÖZEL VE YAŞANIR OLMASI DİLEKLERİMLE,,,mehp...
AFRODİT İLE (VENÜS) ÇOBAN ANAHİS Mitolojiye uzanırsak önce aşk ve güzellik ilahı Afrodit ile (Venüs) çoban Anahis'in aşkı akla geliyor. Efsaneye göre de Truvalı çobanın ve ondan sonra gelen bütün çobanların yanık kavalları hep bu aşkı fısıldamış.HELOİSE İLE ABELARDParis'te 1101 de doğan Heloise ile ondan 22 yıl önce Nantes'te dünyaya gelen Abelard'ın ilişkisi sonucunda edebiyat tarihi en ünlü aşk mektuplarını kazandı.DANTE ALİGHİERİ İLE BEATRİCE1200'lü...
Aziz Valentine’ın öyküsü III. Yüzyıl’dan gelir. O dönemde Roma tahtında İmparator II. Claudius vardı, “Zalim” adıyla tanımlanan Claudius aşırı savaş ve askerlik tutkunuydu, her yetişmiş erkeğin muhakkak asker olmasını istiyor ve kimseye göz açtırmıyordu.EVLİLİĞİ YASAKLADIÖylesine ileri gitmişti ki, askerliğe engel oluyor düşüncesiyle evlenmeyi dahi yasakladı. Gençler şaşkındı, kimse sevdiği ile beraber olamıyor, Roma kenti sayısı gittikçe artan ve...
09 Şubat 2009
Anısı biz olalım bu sokaklarınöpüşmediğimiz tek saçak altıhiçbir otobüs durağı kalmasınbiz yürüyelim kent güzelleşsingürültüsüz sözcükler bulalımyeni sevinçlere benzeyenbiz gelince bir yağmur başlaryüzün çizilir buğulanan camlarabir uzun karartma biterakasyalar köpürür birdenbireve her avluda adınla anılançiçekler sulanır akşamüstleribir arkadas evine uğrarız yolüstübir fincan kahve içeriz,ısıtır bizibaşını sessizce omzuma koyarsıngülüreyhan olur...
Sanki gelecek ay gökten para yağacak. hem ev sahibim de zengin biri sayılmaz ki. kimseden borç istemeye de yüzüm kalmadı. 20 milyon da kiraya verince elde 10 kalacak, bakkal artık beklemez, 5 de ona. kalan 5 de bir hafta yeter ya sonra”.adam evine geldiğini farketti. içeri girdi, sıkıntılarını olabildiğince ailesine yansıtmayan biriydi. yüzündeki sıkıntılı ifadeyi zorla da olsa değiştirdi, güler yüzle içeri seslendi;--alo !. . . kimse yok mu? bu...
Thomas Cook, bir araştırma gezisi sırasında atlas okyanusu'nun ıssız bir yerinde milyonlarca kuşun havada çığlıklarla daireler çizerek uçtuğunu görür. kulakları sağır edecek kadar yüksek sesle çığlıklar atan kuşlardan yorulanlar, okyanusun dev dalgaları arasına kendilerini atarak intihar etmektedirler!bu olayı yıllar boyunca birçok balıkçı görür, birçok bilim adamı araştırır. kuş bilimcileri yaptıkları araştırmalarda göçmen kuşların farklı yönlerden...
08 Şubat 2009
İkinci ve son olarak da http://esenguldenesintiler.blogspot.com’ un sahibi değerli arkadaşım Mim’lemiş beni. Arayı açmadan hemen onun da Mim’leme konusu ile ilgili sorularını yanıtlamak istiyorum.En sevdiğim kelime?Benim en sevdiğim kelime hayatım’dır. Çünkü bu kelimeyi herkese kullanmam ve eğer kullanıyorsam da mutlaka karşımdakinin ben de oldukça büyük bir değeri var demektir..En nefret ettiğim kelime?CİN…Bu kelimeden harbi tırstığımı söyleyebilirim....