EŞİNİ SEVMEK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
EŞİNİ SEVMEK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster



İnceden inceye içime işlenen
Nakış nakış dokunuyorsa sevdan yüreğime
Bil ki beklenensin gönlüme giren
Gönlümde yer edinen
En güzel duamsın sevginle
Çaresiz kalınan gecelerde
Kaçışlarımın diğer yanı
Söylediğim şarkıların en güzel nakaratı
İçtiğim su kadar aziz
Bastığım toprak kadar kutsal
Gökyüzü kadar derin
Yeryüzü kadar güzel
Söylediğim şarkılarda
Hüznümün diğer adı
Mutluluğum
Eksik yanım
Kalp hırsızım
Ve daha binlerce kelimeye sığdırmaya çalıştığım
Gideni aratmayan sevdam
Kollarında kaybolduğum
Sarıldığımda her şeyi unuttuğum
Biriciğim, özüm, sözüm, iki gözüm
Ömrümün kalan yüzü
Birlikte daha nice yıllara…

Seni Seviyorum…

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
15 Ağustos 2018




Bir sen gelirsin aklıma…
                Aklım başımda,,
Bir de yazdıklarım
                Silmeden okuduklarım
Kaç heceyi ulaştırmaya çalışmıştım oysa
                Yarınlarıma ışık olsun diye
Nice cümleler kurmuştum uğruna
                Belki de okumadığım kadar şiir yazdım sana
Varsın olsun iyi olmuş okumadığında
                Çünkü her acının bir de sevinci varmış bu dünyada
Her yokluğun bir de varlığı
                Her sevenin bir de sevileni
Ve ben şimdi daha çok seviyorum
                Senden sonrasını bil ki…
Yüzümde açan güller misali
                Avucumun içinde saklayıp koklayarak
Saklıyorum yüreğimdekileri mahşere dek…
                Soracak, sorulacak çok hesap birikti defterimde
Katıp da gündüzleri geceye
                Sıraya koyacağım hepsini de
Ellerimden ellerine bir de yüreğine
                Soracağım sana tüm ettiklerini de
Üzüldüğümü sanmayasın ki
                Varlıklarım var şu an yüreğimde
Senden kıymetli hem de
                Senden daha üstün hem de
Sözlerim var bil ki sana söylenmişlerden daha güzel
                Sevenim var yüreğiyle
Seviyorum en kıymetlisini yüreğimle…

Geçti gitti,,, Geçti gitti çoktan... Geçmiş olsun sana da...


Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL



Bilseydin nasıl da sevdiğimi…
Gözlerin için ölebileceğimi
Yeri göğü yıkıp da
Sensiz bir yere gitmeyeceğimi…
                Dursun istiyorum zaman
                Sadece sen ve benle dönsün dünya
                Çılgınlık bu değil mi
                Varsın olsun…
                Seviyorum işte
                Aşk bunun adı…
                Gökyüzünden kalbime inen
                Senelerdir beklediğim
                Ve sonunda gelen
                En sevdiğim
                Beklediğim
                Özlediğim
                Her şeyim
                Biriciğim,
                Ve daha nicesini barındıran
                Seviyorum seni…


"Eşime"

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL

@ ARALIK 2017


İnsanın içindeki yalnızlığını başka birinin yalnızlığı ile paylaşmak istemesi kadar doğal ne olabilirdi ki ! Gördüğüm gördüğün olsun, dokunduğum dokunduğun ve öptüğün dudaklarım. Bir tek, bir tek kalbim var sana verebileceğim. Bir de tutman için sana doğru uzanan ellerim.

Geç kalınmış bir birliktelik belki de bizimkisi. Yıllar içerisinde acıları yoğurduğumuz, hüzünlerde boğulduğumuz, mutluluğun adını bile unuttuğumuz. Unuttuğumuz diyorum,  sahi biz en son ne zaman mutlu olmuştuk.  Ne zaman ağız dolusu gülmüş ve ne zaman bir “ohh” çekmiştik.  Çok gerilerde kalmıştı muhtemelen ve o gün bugün değin yalnızlığımızla birleştirip ruhumuzu, amaçsızca dolaşıp durmadık mı yeryüzünde.

Hep bir arayış içerisinde, hep bir sorgulayışın peşindeydik bunca zamandır. Peki ne geçti elimize. Koca bir hiç değil mi! Oysa, onca arayış içerisinde beklentilerimizi karşılayacak bir şeyler olmalıydı bu hayatta! Olmalıydı ama olmadı. Üzüldük, kahrolduk ya sonra,  ne geçti elimize! Hiçbir şey. Demek ki bunca üzülmeye,  bunca düşünmeye değmezmiş yaşadıklarımız. Olsun varsın. Bunların hepsi de bizim için bir deneyimdi. Deneyim olmadan yaşamı öğrenmek ise mümkün değildi. Çünkü yaşam deneyimler sonucu oluşuyordu ve her deneyim, kişiliğimizi geliştirmek ve ruhumuzu yüceltmek adına önemliydi, gerekliydi… Ve işte şimdi, tam da olmak istediğimiz gibi, ait olduğumuz yerdeyiz.

Sen Ben’de Ben Sen’deyim… Var mı ötesi…

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL

2017 “Sana Dair Karalamalarım”

“Ben senin, sevgilin, eşin, baban, ağabeyin, arkadaşınım…Biri bitse biri kalır…Seni hiç bırakmayacağım…” diyor Cemal Süreya…Bu söze hayran olmamak mümkün değil…Evlilik, bu duyguları yaşatıyorsa insana, kuşkusuz mutluluk verir, birlikteliğin tadına vardırır…Öyle ya!..Hem sevgili, hem eş, hem baba, hem ağabey hem de arkadaş olabilecek kaç tane koca vardır bu dünyada?..Bırakın bunların tamamını sadece kocalığı bile beceremeyen o kadar çok erkek var ki!..Eşini anlamayan ve aslında hiç evlenmemesi gereken kocalardır bunlar…Hem kendilerine hem de eşlerine eziyet ederler…Bağrışmalar, hakaretler, kavgalar daha önceki yalnız yaşamı özletir her iki kişiye de…Evlilik de bir ıstıraba dönüşür…Oysa kocalar, bütün bu istenilen duyguları yaşatabilselerdi sevgili eşlerine, kendileri de mutlu olacak ve bu mutluluktan çocuklar da nasiplerini alabileceklerdi…

Kim istemez böyle bir evliliği diyen kocaların haykırışlarını duyar gibiyim…Benim eşim, Cemal Süraya’nın eşi gibi değil ki ben ona bütün bu duyguları yaşatayım…O benim, eşim, annem, kız kardeşim, arkadaşım olamadı ki ben tarif edilen koca gibi olayım!..Doğrudur…Ben, bu sözü duyduğumda eşim de bana aynı duyguların dişi karakterlerini yaşatıyor diyebilmiştim…O halde evliliğin büyüsü işte burada…Jack Lemmon diyor ki:”Bir zamanlar erkeğin üstün olduğuna inanıyordum…Sonra evlendim…Karım bu inancımı tamamen yıktı…” Demek ki kocaların en sivri düşüncelerini bile ters yüz edebiliyor kadınlar… Elbette kocaların karakteristik yapısı da kadının başarısında etkin rol oynuyor…Nitekim şöyle diyor Williame Shakespeare:”İyi adamdan kötü koca olmaz!..” Ne kadar doğru bir söz…O halde kadının başarısı, kocasının iyi adam olup olmamasıyla da yakından ilintili…İyi kadın, iyi adam…Mutlu evliliğin ilk adımı bu olsa gerek…

Mutlu erkeklerin ve kadınların evlilik kurumuna olumlu baktıkları bilinen bir gerçek…Mutlu bir yuvada çocukların da mutlu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz…Aldatmaların da en alt düzeyde olduğu bu tür evliliklerde hem erkek hem de kadın, yakın çevresindeki herkesi olumlu etkiler…Çünkü onlar aynı zamanda iyi bir baba, iyi bir anne, iyi bir kayınpeder, iyi bir kayınvalide, iyi bir anneanne, iyi bir babaanne, iyi bir dede olurlar…Sözlerim yanlış anlaşılmasın!..Boşanmış eşlerde de iyi bir baba, iyi bir anne vb. elbette olur ve biz bunları yaşayarak görebiliriz…Ancak, geri plandaki aile tablosu ne yazık ki istenilen biçimde olmaz!..

Bir arkadaşım anlatıyor:”Ben eşimle birlikte bir yere gidemedim…Örneğin köpeği birlikte gezdirmeye gidelim dediğimde, ne gereği var, mademki sen gidiyorsun, ben niye gideyim, der bana…Oysa ben onunla birlikte yürümek, konuşmak, dertleşmek için isterim bunu…Beni hiç anlamaz!..” Bu duruma üzülmemek mümkün mü?..Eşle birlikte olmanın nasıl bir duygu olduğunu eğer anlayamıyorsa bir erkek, evlilik neye yarar?..El ele tutuşmak, birlikte yürümek, birlikte alışveriş yapmak, birlikte şarkı söylemek, birlikte film izlemek, birlikte bir geziye çıkmak, birlikte yaşlanmak ne güzel bir duygudur, bunu yaşayabilene, tadını alabilene!..

Muzaffer İzgü şöyle diyor:”Ben, hayatta en çok eşimi sevdim…” Can Yücel’in “Ben hayatta en çok babamı sevdim..” sözüne nazire olarak… Bu sözün içinde anne sevgisi, kardeş sevgisi, arkadaş sevgisi var, hem de coşkulu bir şekilde… Ne güzel bir şey bu sözü hissederek söyleyebilmek!..

Son söz Drusus’tan” İnsan hayatının en önemli olayı iyi bir eş seçimidir…” 

Asıl püf noktası bu olsa gerek… 

Asım ERDOĞAN