ŞİİRLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ŞİİRLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster



''Allah'a dayandım! '' diye sen çıkma yataktan...
Ma'na-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan!
Ecdadını, zannetme, asırlarca uyurdu;
Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Üç kıt'ada, yer yer, kanayan izleri şahid:
Dinlenmedi bir gün o büyük nesl-i mücahid.
Alemde ''tevekkül'' demek olsaydı ''atalet''
Miras-ı diyanetle yaşar mıydı bu millet?
Çoktan kürenin meş'al-i tevhidi sönerdi;
Kur'an duramaz, Nezd-i İlahi'ye dönerdi.

''Dünya koşuyor'' söz mü? Beraber koşacaktın;
Heyhat, bütün azmi sen arkanda bıraktın!
Madem ki uyandın o medid uykulardan,
Bir parçacık olsun, hadi, hiç yoksa, kımıldan.
Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz;
Davranmayacak kimse bu meydana atılmaz.
Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da;
Maziyi, fakat, yıkmaya kalkışma bu yolda.
Ahlafa döner, korkarım, eslafa hücumu:
Mazisi yıkık milletin atisi olur mu?

Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabaha:
Bir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vaha!

Mehmet Akif ERSOY




"Ormanı mesken edindin mi hiç benim gibi,
Sarayların yerine,
Irmaklar boyunca yürüdün mü
Ve kayalara tırmandın mı hiç?
Çiçeklerin kokusuyla yıkandın mı
Ve ışıkla kurulandın mı hiç?
Bir şarap misali içtin mi sabahın aydınlığını,
Sonsuz uzayın kadehlerinden?
Oturdun mu hiç akşam üstü benim gibi,
Üzüm asmaları arasında,
Altın avizeler gibi sarkarken salkımlar?
Susamışlar için birer pınardır onlar
Ve birer yemektir açlar için.
Birer baldır onlar, ıtırdır
Ve şaraptır dileyenlere.
Gece vakti çimenlere uzanıp
Gökyüzüyle örtündün mü hiç,
Geleceği boş verip
Geçmişi unutarak,
Ve bir denizken gecenin sessizliği
Dalgaları kulaklarına gelen,
Ve bir yürek varken gecenin sinesinde,
Senin yatağında çarpan?
Bana ney'i ver ve şarkılar söyle sen de,
Unut derdi de, dermanı da.
İnsanlar birer dizedir sadece,
Suyla yazılan birer dize."

Halil Cibran

Bir pencere, bakmaya
Bir pencere, duymaya
Bir pencere, yeryüzünün yüreğine ulaşan tıpkı bir kuyu gibi
Tekrarlanan mavi şefkatin enginlerine açılan.
Yalnızlığın küçücük ellerini
Cömert yıldızların verdiği gece bahşişi kokularıyla
Dolduran bir pencere
Belki de konuk etmek için güneşi şamdan çiçeklerinin gurbetine
Bir pencere, yeter bana

Oyuncak bebeklerin ülkesinden geliyorum ben
Bir resimli kitap bahçesinde
Kâğıt ağaçların gölgesi altından
Toprak yollarında geçip giden
Kurum mevsiminden, kısır aşk ve dostluk deneylerinin
Sıralarında veremli okulların
Alfabelerin soluk harflerinin büyüdüğü yıllardan
Ve karatahtaya taş sözcüğünü yazar yazmaz çocuklar
Ulu ağaçlardan sığırcıkların çığlık çığlığa kanat çırparak
Uçup gittikleri
O andan
Etobur bitkilerin köklerinden geliyorum ben
Ve hâlâ başım
Dopdolu
Bir deftere toplu iğnelerle
Çakılan
O kelebeğin yabancı sesiyle

Asılınca güvenim adaletin koptu kopacak ipiyle
Ve bütün kentte
Parıldayan ışıklarımın yüreğini parça parça edince onlar
Koyu renk mendiliyle yasanın, bağladıklarında
Aşkımın çocuksu gözlerini
Ve isteğimin acı şakaklarından
Fışkırdığında kan
Yaşamım artık
Hiçbir şey olmadığında, hiçbir şey olmadığında duvar saatinin
tiktaklarından başka
Anladım birden yolum yok yolum yok yolum yok
Çılgınca sevmekten başka

Bir pencere yeter bana bir tek pencere
Bilince ve bakışa ve suskunluğa
İşte öylesine boy atmış ki ceviz fidanı
Anlatabilir artık genç yapraklarına tüm bir duvarı
Ve sor aynadan
Adını kurtarıcının
Ve işte senden daha yalnız değil mi
Ayaklarının altında titreyen yeryüzü?
Yıkıntı elçiliğini, peygamberler
Kendileriyle birlikte getirmediler mi çağımıza?
Ve yankıları değil mi o kutsal metinlerin
Bu patlamalar art arda
Bu zehirli bulutlar?
Ey dost, ey kardeş, ey herkes!
Yazın tarihini gül soykırımının
Aya vardığınızda!

Düşler
Ne kadar safsalar o yükseklikten düşer ölürler
Şimdi dört yapraklı bir yoncayı kokluyorum ben
Eski düşüncelerin gömütünde boy atmış yonca
Ve soruyorum saflığın ve bekleyişin kefeninde toprak olan o kadın
gençliğim miydi benim?
Çıkabilecek miyim yeniden o merak merdivenlerinden?
Merhaba diyebilecek miyim o iyi Tanrı’ya çatılarda dolaşan?

Seziyorum zaman geçip gitti artık
Seziyorum an, tarihin yapraklarından benim payıma düşendir
Seziyorum aldatıcı bir aralıktır bu masa saçlarımla o garip ve kederli
adamın elleri arasında

Bir şey söyle bana
Teninin tüm sevgisini sana bağışlayan insan
Ne istiyor diri kalma duygusundan başka?
Bir şey söyle bana
Kıyısındayım pencerenin
Ve güneşle bağlantıda…

FÜRUĞ FERRUHZAD





İnceden inceye içime işlenen
Nakış nakış dokunuyorsa sevdan yüreğime
Bil ki beklenensin gönlüme giren
Gönlümde yer edinen
En güzel duamsın sevginle
Çaresiz kalınan gecelerde
Kaçışlarımın diğer yanı
Söylediğim şarkıların en güzel nakaratı
İçtiğim su kadar aziz
Bastığım toprak kadar kutsal
Gökyüzü kadar derin
Yeryüzü kadar güzel
Söylediğim şarkılarda
Hüznümün diğer adı
Mutluluğum
Eksik yanım
Kalp hırsızım
Ve daha binlerce kelimeye sığdırmaya çalıştığım
Gideni aratmayan sevdam
Kollarında kaybolduğum
Sarıldığımda her şeyi unuttuğum
Biriciğim, özüm, sözüm, iki gözüm
Ömrümün kalan yüzü
Birlikte daha nice yıllara…

Seni Seviyorum…

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
15 Ağustos 2018