AŞK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AŞK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
24 Kasım 2021
11 Aralık 2019
-Beni bekleyecek misin diye sordu adam…
-Geleceksen beklerim diye yanıtladı kadın.
-Gelmem uzun sürebilir ama.
-Eğer gerçekten geleceksen zamanın önemi yok diye yanıtladı kadın.
-Ya beklerken karşına başka biri çıkarsa,
-Başkası olmayacak, benim için bir tek sen varsın,
-Ya seni benden çok severse…dedi adam.
-Olabilir ama ben seni seviyor olacağım dedi kadın.
-Ya hiç gelemezsem
-Yine de bekleyeceğim seni.
-Ama beklerken çok uzun yıllar geçebilir
-Olsun, ben yine de bekleyeceğim…
-Beni gerçekten bu kadar çok mu seviyorsun ! diye sordu adam.
-Ben seni ömrümü feda edecek ve bir ömür boyu beklemeyi göze alacak kadar seviyorum dedi kadın…
-Adam kadının ellerinden tuttu, başını göğsüne sıkı sıkı bastırdı. Alnına bir buse kondurdu ve gözlerinin içine uzun uzun bakarak…
-Merak etme. “Mutlaka Döneceğim !”
Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
Bir Kadın ve Bir Adam
Bir Kadın ve Bir Adam
Aralık
27 Ağustos 2019
Muhammed ÖZCAN'a ait olan "Bana Aşk-ı Anlat" adlı bu şiirde SMULE üzerinden kendi sesimden naçizane yorumladım.
.
Beğenmeniz dileğiyle,,,
Bana hayatı anlat
Yaşayabilmeyi
Umutlardan bahset bu gece
Hayallerden
Her şeyin ne kadar güzel yaratıldığından
Bu gece pişmanlıklar olmasın
Kırgınlıklar,
Sönmüş umutlar, yıkılmış hayaller olmasın
Bana biraz beni anlat bu gece
Öfkemi al, unuttur yaşanılanları
Buğulu bakmasın gözlerim
Sevdalı bakmayı öğret bana
Hadi inandır gözlerimi gözlerine
Bana mutluluğu anlat
Ağlamamayı öğretmeyi gözlerime
Oyunlardan bahset bu gece
Çocukluklardan
Her şeyin ne kadar saf ve temiz yaratıldığından
Bu gece kirli hiç birşey olmasın
Kin, nefret, ahlar, beddualar olmasın
Ve pişmanlıklar…
Bana biraz beni anlat bu gece
Nefretimi al, unuttur yaşadıklarımı
Boş bakmasın gözlerim
Doldur tüm benliğinle
Bana biraz seni biraz beni anlat bu gece…
31 Temmuz 2019
Mevsimi yok
sevmenin
Sen iste yeter ki
Nerede olursan ol
gelir bulur seni
Sen sevmeyi bil
yeter ki
Bazı aşkların adı
kalır geriye
Bazısının da anısı
Ve sevda vurmuşsa gönlüne
Bırakma onu hiçbir
yere
Sar sarmala
Koy kalbinin en
ücra köşesine
Dokunmasınlar,
görmesinler ve bilmesinler hatta
Sevdiğini duymasın
hiçkimse
Hiçkimse yan gözle
bile bakmasın diye
Gizli gizli sev en
kuytu köşelerde…
Zamane aşkını
yaşama gönlünde
Üç günlük değil
ömürlük olsun seninle
Varsın olsun
kitaplarda yer almasın
Ama sen değerinde
sevmeyi bil gönlünde…
Mutlu ol ki mutla
kılasın
Sev ki sevilesin
daima
Öyle bir sevda
olsun ki
Hiçbir kitapta yer
almasın
Almasın ki sana
özel olsun sadece…
Okuduğun her
şiirde onu bul
Baktığın her yerde
gör O’nu
Kalbini öyle bir
aç ki sevdaya
Bulaşsın parfüm
misali etrafa…
Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
Temmuz 2019
27 Mayıs 2019
01 Şubat 2019
17 Ağustos 2018
İnceden inceye içime işlenen
Nakış nakış dokunuyorsa sevdan yüreğime
Bil ki beklenensin gönlüme giren
Gönlümde yer edinen
En güzel duamsın sevginle
Çaresiz kalınan gecelerde
Kaçışlarımın diğer yanı
Söylediğim şarkıların en güzel nakaratı
İçtiğim su kadar aziz
Bastığım toprak kadar kutsal
Gökyüzü kadar derin
Yeryüzü kadar güzel
Söylediğim şarkılarda
Hüznümün diğer adı
Mutluluğum
Eksik yanım
Kalp hırsızım
Ve daha binlerce kelimeye sığdırmaya çalıştığım
Gideni aratmayan sevdam
Kollarında kaybolduğum
Sarıldığımda her şeyi unuttuğum
Biriciğim, özüm, sözüm, iki gözüm
Ömrümün kalan yüzü
Birlikte daha nice yıllara…
Seni Seviyorum…
Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
15 Ağustos 2018
20 Mart 2018
Ey sevgili! olur da çehrene bir bakış atabilirsem ve yüz
yüze gelebilirsek,
Gönlümde taşıdığım derdini anlatırım sana, nükte nükte,
ince ince…
Ayrılığında kalbimin kanı, şu iki gözümden akıyor,
Dicle nehri, denizler, çeşmeler, dereler misali…
Ey sevgili! olur da çehrene bir bakış atabilirsem ve yüz
yüze gelebilirsek,
Gönlümde taşıdığım derdini anlatırım sana, nükte nükte,
ince ince…
Hüzün dolu gönlüm, aşkını can kumaşına dokumuş,
İplik iplik, sicim sicim, tel tel, aheste aheste…
O güzel yüzünü görebilmek ümidiyle sabâ rüzgârı misâli
dolaşıp durmuşum,
Ev ev, kapı kapı, sokak sokak, mahalle mahalle…
O nazik dudaklarının çevresi…yanaklarında misk-i anber
kokan tüyler…
Gonca mı gonca, gül mü gül, lâle mi lâle kokular…
Ey sevgili! olur da çehrene bir bakış atabilirsem ve yüz
yüze gelebilirsek,
Gönlümde taşıdığım derdini anlatırım sana, nükte nükte,
ince ince…
Ayrılığında kalbimin kanı, şu iki gözümden akıyor,
Dicle nehri, denizler, çeşmeler, dereler misâli…
Hüzün dolu gönlüm, aşkını can kumaşına dokumuş,
İplik iplik, sicim sicim, tel tel, aheste aheste…
Tâhire, kendi gönlünü dolaştı da senden başkasını
bulamadı,
Sayfa sayfa, perde perde, kat kat…
Ey sevgili! olur da çehrene bir bakış atabilirsem ve yüz
yüze gelebilirsek,
Gönlümde taşıdığım derdini anlatırım sana, nükte nükte,
ince ince…
Ayrılığında kalbimin kanı, şu iki gözümden akıyor.
Dicle nehri, denizler, çeşmeler, dereler misâli…
**********
1814-1852 yılları arasında yaşamış olan ''Tahirih
Kurretu'l-âyn'' diye bildiğimiz İranlı kadın şair Fatimih Baraghani tarafından
yazılmış bir şiir, rûberû. Farsça, yüz yüze anlamına gelmekte… Günümüzde de
Mohsen Namjoo tarafından bestelenip seslendirilmiş.
25 Ocak 2018
Her yalnızlığın bir sonu vardı mutlaka…
Yalnızlık bir tek Allah’a mahsustu.
Ve her aşkın
Bir bekleyeni, bir geleni.
Her gecenin eriştiği gündüz misali…
Baktığım her
yerde adı olmayan bir sevgilim vardı benim
Bir gün bir
yerlerden çıkıp gelecek diye beklediğim.
Hiç tükenmedi
ümitlerim
Hiç
vazgeçmedi sevmekten yüreğim.
Hiç ama hiç
değişmedi aşka olan hürmetim.
Ve bir gün…
Geldi işte o
beklenen
Ardından
hayatım değişti, “SEN”lendi..
Bir sıcaklık
basmıştı ansızın yüreğimi…
Kış’tı
geldiğinde; yüreğimde ise bahardan bir mevsim
Ve ilk
gözlerimiz değdi
Sonra
ellerimiz
Ve sonrası..
Sonrası aşk,
sonrası sevgi, sonrası en nihayetinde biz…
Biz olduk, bir olduk, birbirimizin olduk….
Şenlendi
yüreklerimiz.
Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
'OCAK 2018
11 Aralık 2017
Bir sen gelirsin aklıma…
Aklım
başımda,,
Bir de yazdıklarım
Silmeden
okuduklarım
Kaç heceyi ulaştırmaya çalışmıştım oysa
Yarınlarıma
ışık olsun diye
Nice cümleler kurmuştum uğruna
Belki
de okumadığım kadar şiir yazdım sana
Varsın olsun iyi olmuş okumadığında
Çünkü
her acının bir de sevinci varmış bu dünyada
Her yokluğun bir de varlığı
Her sevenin
bir de sevileni
Ve ben şimdi daha çok seviyorum
Senden
sonrasını bil ki…
Yüzümde açan güller misali
Avucumun
içinde saklayıp koklayarak
Saklıyorum yüreğimdekileri mahşere dek…
Soracak,
sorulacak çok hesap birikti defterimde
Katıp da gündüzleri geceye
Sıraya
koyacağım hepsini de
Ellerimden ellerine bir de yüreğine
Soracağım
sana tüm ettiklerini de
Üzüldüğümü sanmayasın ki
Varlıklarım
var şu an yüreğimde
Senden kıymetli hem de
Senden
daha üstün hem de
Sözlerim var bil ki sana söylenmişlerden daha güzel
Sevenim
var yüreğiyle
Seviyorum en kıymetlisini yüreğimle…
Geçti gitti,,, Geçti gitti çoktan... Geçmiş olsun sana da...
Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
04 Aralık 2017
Bilseydin nasıl da sevdiğimi…
Gözlerin için ölebileceğimi
Yeri göğü yıkıp da
Sensiz bir yere gitmeyeceğimi…
Dursun
istiyorum zaman
Sadece
sen ve benle dönsün dünya
Çılgınlık
bu değil mi
Varsın
olsun…
Seviyorum
işte
Aşk
bunun adı…
Gökyüzünden
kalbime inen
Senelerdir
beklediğim
Ve sonunda
gelen
En sevdiğim
Beklediğim
Özlediğim
Her şeyim
Biriciğim,
Ve daha
nicesini barındıran
Seviyorum
seni…
"Eşime"
Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
@ ARALIK 2017
09 Kasım 2017
Hangi deniz eş değer ki
gözlerine
Sözlerin olmuş tüm
cihana vesile
Gönlümüzde,
yüreğimizde, her an her yerde
Bir tek sen varsın Atam
Ömrümüzde…
Yedi cihana salmışsın
nam
Eğilmiş herkes önünde
İlkelerinle aydınlatmışsın
yolumuzu
Hedefimiz olmuş devrimlerinle…
Karanlıklar aydınlanmış
Seninle
Meydan okumuşsun
cahilliğe
Kadına verdiğin sonsuz
değerle
Yürekten bağlamışsın
bizi kendine…
Her On Kasım’da aşk
başkadır
Çünkü bize Seni
hatırlatır…
Değil on yıllar geçse
de yüz yıllar
Her an her yerde her
daim
Bir tek SEN varsın
yüreğimizde…
Saygı, sevgi, şükran ve
özlemle anıyoruz Seni ATAM…
Gücümüz, ömrümüz yettiğince
Seni sevmeye devam edeceğiz.
Ne Mutlu Türk’üm
Diyene!!!
Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
1881 - 193oo
08 Ağustos 2017
29 Ocak 2016
Ayrılık ne biliyor musun?
...Ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.
Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin.
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya.
İki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı,
hüznün arması ayrılık.
O küçük ölüm!
Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.
Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından gidip ağzını yıkadığında başlamıştı.
Ben bulutları gösterirken,
“bulmacanın beş harfli yemek sorusuna” yanıt aramanla halkalanmış,
“Aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı”
türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş,
Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip,
“bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? ”
diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan.
Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını,
bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.
Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
Boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında....
Ne mi yapacağım bundan sonra?
Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce.
Şiir yazmayacağım bir süre,
Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye.
Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.
Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim.
Falcı kadınlara inanmayacağım artık.
Trafik polislerine adres sormayacağım,
Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye....
Ne yapacağımı sanıyorsun ki?
Tenin tenime bu kadar sinmişken,
ömrüm azala azala önümden akarken,
gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime,
bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.
Şükrü ERBAŞ
08 Ocak 2016
07 Haziran 2015
Bir kadın seni seviyorsa sana aittir.
Mutlaka bir fotoğrafın vardır bir yerinde odasının... onu kaldırtma!
Bir kadın seni seviyorsa uyumadan önce dua ediyordur... senin adınla başlayan dualar... ve biten senin adınla... onu susturma!
Bir kadın seni seviyorsa sana zarar veremez... yalnız genç adam, kadınlar vazgeçtikleri adamlara da acımayı beceremez bu da kalsın aklında..
Bir kadın seni seviyorsa koklayarak öper seni,
Seni seven bir kadın, sevdiği kadar sarılabilirse kemiklerin kırılır.
Ve bir kadın seni seviyorsa sen ne kadar güçlüysen o kadar güçlü hisseder kendini, onu yanıltma.
İlk darbede yere çakılma oğlum,
İlk imtihanda sınıfta kalma!
Ve asla,
Ama asla!
Araya umutsuzluğu sokma.
Orasıdır kadının şah damarı, umudu...
Kesildiği an, vazgeçer kadın.
Sevmekten,
Beklemekten,
Özlemekten,
Hatta dua etmekten...
Can havliyle, kaçar.
Yakalayamazsın.
Artık o kadını üstüne alınamazsın.
Sahip çıkamadığın kadına hesap da soramazsın.
Kadınları bomba gibi düşün genç adam... yanlış kabloyu kesersen onunla birlikte sen de patlarsın.
Bak oğlum!
Bu hayatta her şeyi alırsın, yalnız seni seven kadının yoktur fiyatı.
Seni her şeye rağmen sevebilen kadını satın alamazsın,
Cüzdanın kilo kaybettikçe, sevgileri eksilen sevgililerin olur en fazla...
Falan filan sonra,
Bilirsin ya...
Sen sen ol, o kadını satma!
Bir kadın seni seviyorsa kavga eder.
Hem birazdan boğazına yapışacak sanırsın, hem görürsün gözlerindeki korkuyu.
Kadınlar susmaz genç adam, susmuş kadın gitmiş kadındır.
Susmuş bir kadın için bitmiş bir adamsındır.
Bu kadınların değişmez ve değiştirilmesi teklif bile edilemez olan maddelerinden biridir.
Kadın olmanın kuralıdır..
Bir şey daha vardır ki,
Kuştur kadın,
Ve bir gökyüzü vardır her kadının.
Öyle bir havan olmalı ki adamım,
Senden göçmediği için, onu dondurmamalısın.
Bunu, bir zamanlar seni gökyüzü ilan etmiş kadının, başka bir gökyüzünde kahkaha atışını duyunca anlarsın..
Nejat UYGUR
13 Nisan 2015
Bazen birileri hayatınıza girer ve onların orada olmalarının, sizin bazı amaçlarınıza hizmet etmeleri, size ders vermeleri veya kim olduğunuz ya da kim olmak istediğiniz konusunda size yardım etmeleri demek olduğunu kesinlikle bilirsiniz.
Bu kişilerin kim olabileceklerini asla bilemezsiniz, bir oda arkadaşı, bir profesör, bir arkadaş, bir sevgili ya da tamamen yabancı biri ama gözleriniz onlarla kilitlendiğinde, işte o an hayatınızı çok derin bir şekilde etkileyeceklerini bilirsiniz.
Bazen, başınıza gelen şeyler ilk başta korkunç, acı verici ve adaletsizce görünebilir ama sonraları aksine o engelleri aşmadan potansiyelinizin, gücünüzün, iradenizin ve yüreğinizin asla farkına varamayacağınızı anlarsınız.
Hastalık, yaralanma, aşk, gerçek mükemmelliğin kayıp anları ve aptallıklar, hepsi sizin ruhunuzun sınırlarını test etmek için vardır. Bu küçük testler olmaksızın, her ne olursa olsunlar, hayat hiçbir yere varamayan, pürüzsüzce asfaltlanmış düz, yavan bir yol gibi olurdu. Güvenli ve rahat; ama aptalca ve tamamen anlamsız.
Tanıştığınız, hayatınızı etkileyen insanlar, tecrübe ettiğiniz başarı ve çöküşler, kim olduğunuzu ve kim olacağınızı bulmanıza yardımcı olurlar. Kötü tecrübelerden bile bir şeyler öğrenilebilir. Aslında, bazen onlar en önemlileridir.
Eğer birileri sizi severse, karşılığında onlara hangi şekilde yapabiliyorsanız sevgi verin, sadece sizi sevdikleri için değil aynı zamanda size sevmeyi ve kalbinizi ve gözünüzü nasıl açabileceğinizi öğrettikleri için. Eğer birileri sizi incitirse, aldatırsa ya da kalbinizi kırarsa, onları affedin, size, güveni ve kalbinizi kimlere açacağınıza dikkat etmenin önemini öğrettikleri için.
Eğer birileri sizi severse, karşılığında onlara hangi şekilde yapabiliyorsanız sevgi verin, sadece sizi sevdikleri için değil aynı zamanda size sevmeyi ve kalbinizi ve gözünüzü nasıl açabileceğinizi öğrettikleri için. Eğer birileri sizi incitirse, aldatırsa ya da kalbinizi kırarsa, onları affedin, size, güveni ve kalbinizi kimlere açacağınıza dikkat etmenin önemini öğrettikleri için.
Her gününüzü önemseyin. Her anın değerini bilin ve onu bir daha asla yaşayamayacağınız için o anlardan alabileceğiniz her şeyi alın. Daha önce hiç konuşmadığınız insanlarla konuşun ve onların söylediklerini dinleyin!
Aşık olmanıza izin verin, kendinizi serbest bırakın ve görüşlerinizi yükseltin. Başınızı dik tutun; çünkü her türlü hakka sahipsiniz. Kendinize önemli bir kişi olduğunuzu söyleyin ve kendinize inanın; çünkü eğer siz kendinize inanmazsanız başkalarının size inanması güç olacaktır. Hayatınızda istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz. Kendi hayatınızı yaratın ve daha sonra dışarı çıkıp hiç pişmanlık duymadan yaşayın! Ve eğer birilerini severseniz bunu onlara söyleyin; çünkü yarının neler sakladığını asla bilemezsiniz.
Yaşadığınız her günden hayata dair bir ders alın! Bugün; dün için endişelendiğiniz yarındır. Buna değer miydi?
Yaşadığınız her günden hayata dair bir ders alın! Bugün; dün için endişelendiğiniz yarındır. Buna değer miydi?
Sharon Zeff
11 Mart 2015
13 Şubat 2015
Aşk, görme engelli bir coşku, görmezlikten kaynaklanan bir bağdır. Oysa sevgi, bilinçlice bir bağ; apaçık, duru bir görmenin sonucudur. Aşk genellikle içgüdüden su içer, içgüdüden kaynaklanmayan başka bütün olgular değersizdir. Oysa sevgi ruhun içinden doğar, bir ruhun yükselebileceği bütün yerlere, sevgi de onunla birlikte doruğa tırmanır.
Aşk, gönüllerin genelinde benzer biçimler ve renklerde gözlenmekte olup, ortak nitelik, durum ve görünümler taşır. Oysa sevgi her ruhta kendine özgü bir albeni taşır. Ruhun kendisinden rengini alır. Ruhlar da içgüdülerin tersine kendilerine özgü ayrı ayrı renk, tırmanış, boyut, tat ve kokular taşıdığından; ruhların sayısınca sevgiler olduğu söylenebilir.
Aşk, kimlikle ilişkisiz değildir. dönemlerin ve yılların ilerleyişinden etkilenir. Oysa sevgi; yaş, zaman ve kişiliğin ötesinde yaşar. Onun yüksek yuvasına günün, çağın eli yetişmez.
Aşk, her renkte, her düzeyde, somut güzellikle bağlantılıdır. Schopenhauer'ın deyişiyle:"Sevgilinizin yaşına bir yirmi yıl daha ekleyin de onun duygularınızda bıraktığı doğrudan etkileri gözlemleyin."
Oysa sevgi, ruhun içine öyle bir dalgınlıkla dalar; ruhun güzelliklerine öyle tutulup kendinden geçer; somut güzellikleri bambaşka bir biçimde görür. Aşk; tufan, dalga, coşku niteliklidir. Oysa sevgi durgun, dayanıklı, ağırbaşlı, arılıkla dolup taşar bir durumdadır.
Aşk, uzaklık ve yakınlığa göre değişir. Uzaklık uzun sürecek olursa azalır. İlişki sürecek olursa değerini yitirir. Ancak korku, umut, sarsıntı ve acı çekmenin yanı sıra "görüşüm-uzaklaşım"la diri, güçlü olarak kalabilir. oysa sevgi bu durumları bilmez. Dünyası başka bir dünyadır.
Aşk, bir yönlü bir coşkudur. sevgilinin kim olduğunu düşünmez. "Öznel bir özcoşu"dur. İşte bu yüzden hep yanlışlık yapar. Seçimle hızla sürçer. Ya da hep bir yönlü kalır. Yine de yer yer benzeşmeyen iki yabancının arasında bir aşk kıvılcımlanır, olay karanlıklar içinde geçip birbirlerini görmedikleri için ancak bu yıldırımın düşüşünden sonra onun ışığında birbirlerini görebilirler.
Oysa sevgi aydınlıkta kök salar. ışığın gölgesinde yeşerir; büyür. İşte bu yüzen hep tanışıklıktan sonra ortaya çıkar. Gerçekte başlangıçta, iki ruh birbirinin yüzünde tanıma çizgilerini okur. "Biz" oluşları ise "tanışım"dan sonra olur, iki ruh, iki kişi değil daha sonraları; birbirlerinin söz, davranış ve konuşma biçiminden yakınlığın tadını, yakınlığın kokusunu, yakınlığın sıcaklığını duyumsarlar. İşte bu konaktan sonra birden, iki yoldaş kendiliklerinden sevginin uçsuz bucaksız çölüne ulaştıklarını, sevginin karartısız açık göğünün başlarının üzerinde sere serpe serilmiş olduğunu, "inanış"ın aydın, arı içtenlikli ufuklarının kendilerine açıldığını, tatlı okşayıcı bir esintinin hep başka göklerin, başka ülkelerin yepyeni esinlerinin iletileri ve başka bahçelerin güzel, gizemli çiçeklerinin kokularının birlikteliğinde oyuncu, tatlı, şen bir sevgi ve albeniyle kendisini hep bu ikisinin yüzüne, başına vurduğunu... Kendi gözleriyle görürler.Aşk, çılgınlıktır. Çılgınlık ise "anlayış" ile "düşünüş"ün bozulmuşluk ve yıpranmışlığından başka bir şey değildir. Oysa sevgi tırmanışının doruğunda, beyin ötesini aşar, anlamayı ve düşünmeyi de yerden çekip, doğuşun yüksek doruğuna götürür.
Aşk, sevgilide içinin çektiği güzellikleri yaratır. Oysa sevgi, içinin çektiği güzellikleri sevgilide görür, bulur. Aşk, büyük güçlü bir kandırmacadır. Oysa sevgi; sonsuz, salt, dosdoğru, içten bir doğruluktur. Aşk, denizin içinde boğulmaktır. Oysa sevgi, denizin içinde yüzmektir. Aşk, görme duyumunu alır, oysa sevgi, verir.
Aşk, kabadır, şiddetlidir. bununla birlikte dayanıksız, güvensizdir. Oysa sevgi, tatlıdır, yumuşaktır. Bunun yanı sıra dayanıklı, güven içindedir.
Aşk hep kuşkuyla bulunur. Oysa sevgi, baştan başa kesin inançlıdır. Kuşkuya yer vermez. aşktan içtikçe kanarız, sevgiden içtikçe susarız. aşk korundukça eskir. Oysa sevgi yenilenir.
Aşk, sevenin içinde varolan bir güçtür. Kendisini sevgiliye çeker. Oysa sevgi sevilende varolan bir albenidir. Seveni sevilene götürür. Aşk, sevgiliye egemenliktir. Oysa sevgi, sevilende yok olma susuzluğudur.
Aşk, onun baskısı altında kalabilmek için sevgiliyi belirsiz, kimliksiz olarak ister. Aşk, kişinin bencilliği ile alım-satımsal, hayvansal ruhun bir çekiciliğidir. Kendisi kendi kötülüğünün bilincinde olduğu için de onu bir başkasında görünce ondan nefret eder, ona kin besler. Oysa sevgi, sevileni sevgili, değerli olarak ister. Bütün gönüllerin de kendisinin sevdiği için beslediğini , beslemelerini diler. Sevgi, kişinin Tanrısal ruhu ve Ahurasal doğasının bir çekiciliğidir. Kendisi kendi doğaötesi kutsallığını görebildiği için onu bir başkasında görünce onu da sever. Kendisine tanış, yakın bulur.
Aşkta, rakip sevilmez. Oysa sevgide, "Köyünün tutkunlarını kendi özleri gibi severler." Kıskançlık aşkın özelliğidir. aşk, sevgiliyi kendi lokması olarak görür. Bir başkası onun elinden kapmasın diye hep acılar içinde kıvranır durur. kapması durumunda ise ikisine de düşmanlık beslemeye başlar. Sevgiliden nefret edilir.
Sevgi ise inançtır. inanç ise salt bir ruhtur. Sınırsız bir sonsuzluktur. Bu gezegenin türlerinden değildir. Aşk, doğanın kementidir. doğadan almış olduklarını kendi elleriyle geri verip; ölümün aldıklarını aşkın oyunlarıyla ellerinden bıraksınlar diye başkaldıranları yakalar. Oysa sevgi, kişinin doğanın gözlerinden uzak, kendi yarattığı, kendi ulaştığı, kendi "seçtiği", bir aştır. Aşk, içgüdünün tuzağında tutsak olmaktır. Oysa sevgi, isteklerin baskısından kurtulmaktır. Aşk, bedenin görevlisidir. oysa sevgi, ruhun elçisidir.
Aşk, kişinin yaşama dalıp güncel yaşamla oyalanmasına yönelik büyük, aşırı bir "bilinçsizlendirim"dir. Oysa sevgi, yabancılıktan dolayı yabansıllıktan doğma, kişinin bu pis, gereksiz yabancı pazar içerisindeki, korkunç özbilincidir.
Aşk, tat aramaktır. oysa sevgi, sığınak aramaktır. aşk, aç bir düşkünün yemek yiyişidir.Oysa sevgi, "yabancı bir ülkede dildaş bulmak"tır.
Aşkın yer değiştirdiği olur. soğuduğu olur. Yaktığı olur. Oysa sevgi; yerinden, sevdiğinin yanından kalkmaz. soğumaz, kızgın değil; yakmaz, yakıcı değil.
Aşk, kendinden yanadır. bencildir, kendisi için ister. Kıskançtır. sevgiliye tapar, onu kendi için över. Oysa sevgi, sevilenden yanadır, sevilencildir. Sevgili için ister. Kendini sevdiği kişi için ister. Onu onun için sever. Kendisi ortada değildir.
DR.ALİ ŞERİATİ
08 Ocak 2015
Bir insanı sevmekle bitmiyordu her
şey...Onun yanında olmak, elinden tutmak, saatler boyunca gözlerine
bakmak... Kokusunu içine içine çekmek, sarılıp uyumak, bir film
koyup seyretmek ya da hiçbir şey yapmadan sessizce birbirini
seyretmek.
Bir gün öyle biri gelir ve girer ki
hayatınıza, unutturur kendisinden öncekileri. Yaşadığınızı
anlamaya başlarsınız onunla. Sevginin ne demek olduğunu
tattırıverir bir anda. Onunla olacağınız saatleri iple çeker,
yelkovanın akreple yarıştığı gibi yarışırsınız zamanla. En
kötü, en mutsuz, en berbat halinizi bile görmesine izin verir,
onun tek bir dokunuşuyla, tek bir sözüyle unutursunuz her şeyi.
Seviyorsunuzdur ve seviliyorsunuzdur. Var mıdır bundan daha
ötesi...
Yaşınız kaç olursa olsun, hayaller
kurarsızın onunlayken de onsuzken de...
Birlikte yapabileceklerinizden,
birlikte yapmak istediklerinizden konuşursunuz saatlerce...
Resmini çizersiniz olmayan kağıtlara
hayali kalemlerle...
Güneşin doğuşu kadar gerçek, Ay'ın
ışığı kadar beyaz...
Olmasa da olur dersiniz güler
geçersiniz
Olmasa da olur birlikteyiz ya deriz...
Sonsuz hayalleriniz olsun varsın
Varsın gerçekleşmesin hiçbiri de
Ne kadar önemli olabilir ki bizden
daha çok
Önemli olan değil mi ki aynı hayalin
içinde olabilmek
Bir sabah pencereyi açtığınızda
içeri giren kış soğuğuna rağmen
Varsa eğer yanıbaşınızda sizi
ısıtan ve yatağınızı sıcak tutan
Size sarılıp içine sokan
Gözleriyle gözlerinizi delip de geçen
Ellerinizi tuttuğunda güven veren
Korkmayın o zaman yaşamaktan ve
sevmekten yana...
Sarılın ona...
Sarılın ve bırakmayın asla...
Ve farkına varın sizi gerçekten
sevenin
Kıyaslayın öncekilerle anlayın
değerini
Kim ne derse desin umursamayın
Sevin alabildiğinizce...
Sevin içinizden geldiğince...
Yollarda şarkılar söyleyin
isterseniz
Hatta dans bile edebilirsiniz.
Yeter ki içten olun ve içten sevin
siz de...
İşte o zaman anlayacaksınız ki
seviliyorsunuz siz de....
Sevin kardeşim sevin...Sevilmek
istediğiniz gibi hem de....
Mehpare ÖĞÜT