BEKLEMEK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BEKLEMEK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


-Beni bekleyecek misin diye sordu adam…
-Geleceksen beklerim diye yanıtladı kadın.
-Gelmem uzun sürebilir ama.
-Eğer gerçekten geleceksen zamanın önemi yok diye yanıtladı kadın.
-Ya beklerken karşına başka biri çıkarsa,
-Başkası olmayacak, benim için bir tek sen varsın,
-Ya seni benden çok severse…dedi adam.
-Olabilir ama ben seni seviyor olacağım dedi kadın.
-Ya hiç gelemezsem
-Yine de bekleyeceğim seni.
-Ama beklerken çok uzun yıllar geçebilir
-Olsun, ben yine de bekleyeceğim…
-Beni gerçekten bu kadar çok mu seviyorsun ! diye sordu adam.
-Ben seni ömrümü feda edecek ve bir ömür boyu beklemeyi göze alacak kadar seviyorum dedi kadın…
-Adam kadının ellerinden tuttu, başını göğsüne sıkı sıkı bastırdı. Alnına bir buse kondurdu ve gözlerinin içine uzun uzun bakarak…
-Merak etme. “Mutlaka Döneceğim !”


Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL 
 Bir Kadın ve Bir Adam
Aralık



Bekliyorum işte...
hayatın ne getireceklerini merak ede de
bıkmak mı yok canım, bazen, ara sıra ya da boş ver 
beklemek daha güzel...
zaman geçiyor
ömür geçiyor
bak bugün bir beyaz daha düşmüş saçlarımın arasına 
çektim kopardım 
aynada yüzüme baktım / yüzüm bana...
yüzümdeki çizgiler git gide belirginleşiyor diye düşündüm / içlendim
sonra sevindim tuhaf bir şekilde 
böyle de güzeldim...
sonra ellerime baktım / ellerim
ellerim güzeldi daha 
ellerimi hep sevdim...
sevindim bir kere daha...
ayaklarım, ayaklarım öksüz mü kalacaktı 
kaldırdım baktım onlara da uzun uzun 
ne çok dalga geçerdi küçükken dayım da;
“kızım, senin palete ihtiyacın yok” derdi hep
dayım geldi aklıma, doldu yine gözlerim
ahh ayaklarım... canım dayım....
bak yine burnumun direği sızladı anınca dayımı
ardından babam geldi aklıma durakladım...
koca bir sessizliğe gömüldüm o an
ahhh babam... canım atam...
ben seni sevmelere doyamadım...

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL



Sevmek ne kadar güçlü bir duygudur ki, sevmediğin zamanlarda bile kalıyor hatırı… Güneşi göremesen bile yetiyor yüreğini saran sevgi. Sen hiç gördün mü sevmiyorum deyip de gerçekten yanmayanı. Diyorsa ki diyen, bil ki yalandandır tüm konuşmaları…

Ne unutmak için çaba harcadım ne de yeniden sevmek için… Ne zaman ki çaldı kapımı aşk, buyur edip aldım içeriye ve gösterdim ona tüm konukseverliğimi. Başımın üstünde yeri vardı ama en çok da yüreğimde. Ve dünya sadece ben, aşk ve o’nun etrafında dönmekteydi. Ve gün geldi  ne zaman sıkıldı benden girdiği kapıdan gönderirken güle güle demesini de bildim ben…Düşmedim peşine hiçbir vakit ve O’da gelmedi zaten. Bekledim belki bir ihtimal gün olur döner diye. Körü körüne de bağlanmadım aşk’a kaldı ki onun esiri olacak kadar da sevemedim hiçbirini asla. Ve işte bir umuttur yaşayıp gitmekteyim bir gün aşk kapımı çalacak diye…

Sadece zamanı vardı biliyorum ve biliyordum ki bu sefer ki geliş gidişlere izin vermeyenlerden olsundu. Bir his vardı yüreğimde tam da şuramda “O” gelecek biliyorum. Kaldı ki bu geliş zaman alacak hem de düşündüğümden çok ama çok, beklemeye devam diyorum…

Mehpare ÖĞÜT














Havaların düzeleceği yok bu gidişle ve dolayısıyla benim de ruh halimin…
Sanırım beni bu havalar mahvetti diyen şairin dizeleri tam da bana göre. Kış’ı yaşayamazsan doğru dürüst böyle ıslanır kalırsın sürekli yağmur tanelerinin altında. Ve sakladığın göz yaşların da kaynar gider arada nasıl olsa…

Bir fincan çayımı alıp yudumlamaya tam da başlamışken, dilimin ucuna aniden gelip de takılıveren

“Sana ben şiirler sözler büyüttüm
Sana ben baharlar yazlar büyüttüm
Sana ben hummalı gizler büyüttüm
Söyleyemedim….”

dizeleriyle dalıyorum düşler alemine. Bildiğim ama senin bilmediğin bir şey var ya o şey sana dair büyüttüğüm sevgiydi. Yenik düştüğüm suskunluklarıma alet olan ve beni böylesine düşlere salan sendin aslında.
Sineye çektiğim ve kabul ettiğim yenilginin altında ezilip dururken her geçen gün nasıl oluyor da sevmeye devam edebiliyordum seni veremiyordum bir anlamda…
Seni sevmekten vazgeçmek istemiyorum çünkü seni diğerlerinden ayrı tutan bir şeyler var adını koyamadığım. Sen bilmesen de ben biliyorum, kendimi sensizliğin düşlerinde oyalayıp duruyorum. Öyle çok şeyler istiyorum ki sana dair; sana bakmak, sarılmak, konuşmak en çok da seni sevmek daha çok sevmek istiyorum. Ve yüreğimden yüreğine yol bulacak bir gün sözlerim inanıyorum. Belki bir gün, hissederken seni sensizlikte, yetmese de yetinmeyi bilmek ama yokluğuna dayanarak günlerimi geçirmek. Biliyorum bir gün duyacaksın sesimi, şimdi bilmesen de sevdiğimi, bir gün inanırsan ki sevdiğime geleceksin biliyorum… Ve sana dair büyüttüğüm sevdamı, yalnızlığımı, hüzünlerimi, şiirlerimi saklayacağım geleceğin güne kadar. Meğerse ne de çok biriktirmişim yokluğunda hepsinden de… Olsun varsın, hepsi de sana dair nasıl olsa…

Şimdilik bana müsaade… Sıyrılırken düşlerimin arasından yavaş yavaş bir başka düşe kadar büyütmeye devam edeceğim seni biraz daha. Ta ki seni sevdiğimi anlayıp geleceğin güne kadar… Biraz ayrılık, biraz hüzün, biraz yalnızlık, biraz mutluluk, bir sen, bir ben ama sonunda aşk olana dek sevdiğim…
Saklayacağım o güne dek seni en gizli yerde ve geldiğin gün hayat bulacağım, yeniden doğmuş gibi olacağım seninle…

Mehpare ÖĞÜT






Her günü bir umutla tüketmenin
Yanında olmayan birinin düşlerine sarılarak uyumanın
Ve kendi kendinle yaptığın iç hesaplaşmaların
Nereye varacağını bilmeden, sevebilir misin sevgili !
Sevebilir misin aradaki mesafelere aldırmadan görmediğin
…ve belki de hiç görme umudunun olmadığı birini…
Adını yüreğine yazıp başkalarına yer vermeden,
Belki de bir ömrü adamaya yemin ederek
Sevmeye söz verebilir misin sevgili !
Bekleyebilir misin belki bir gün diyerek…
…ve o bir günün hesabını verebilir misin hiç düşünmeden kendine…

Oysa ki ben her günümü, gönlümü sana adadım…
Seninle yatıp sensizlikle uyandığım her günü;
Kendime haram kıldım ey sevgili…
…ve aklıma düşen gözlerini her düşündüğümde;
Senin hayallerinde yüzer buldum kendimi.
Belki de seviyorum dediğim zamanlardan bile daha çok sevdim seni…
Sana ulaşamadığım her anın acısından olsa gerek,
Sensizlikle geçirilen her günü yas ilan edip,
Heybeme attığım yalnızlık tohumlarını ekiyorum gönlüme…
Belki bir gün diyerek geçirdiğim her günün ardından açıp da ellerimi semaya;
Seni istiyorum şu garip gönlüme !
Kimbilir dualarım kabul olurda düşersin cemre gibi yüreğime…

…ve seni yaşıyorum her anımda, her günümde…
Tohumların çiçek açtığı, güneşin ısıttığı ve nisan yağmurlarının mevsiminde;
Sen de açar mısın benim gönlümde !
Verir misin yüreğini, katar mısın benimkine !

Mehpare ÖĞÜT
2013    
Sensiz aldığım her nefes haram bana, bil istedim…





Ne garip değil mi !
İnsanoğlu hep birilerini bekleyerek tüketiyor ömrünü…
Gözlerini ne kadar oğuşturursa oğuştursun;
Baktığı hiçbir yerde bulamayacak aradığı kişiyi.
Gelmeyecek biliyor aslında.
Ama inandıramıyor yüreğini,
Aklı ne kadar zorlasa da…
Düşle yatıp kalktıkça;
Daha da artıyor acısı farkında.
Ve ne kadar söylerse söylesin
Adı hep aklında…

Siliniyor bir  kent yokluğunda
Trafik lambaları hep kırmızı, hep kırmızı.
Gece bitmek bilmiyor, gün ağarmak
Aşk’ın her halini yaşamak istiyor, olmuyor…
Oysa ki o dünden razı…

Şimdi bir avuntu kentinin yıkıntıları arasında
Savruluyor düşleri karışıp rüzgara.
Yine sessizlik, yine sensizlik diye düşünüyor.
Düşünceleri arasında dalarken uykuya,
Adını sayıklıyor…
Geldiğinde kapıyı çal ben açarım diyor…

Mehpare ÖĞÜT











Bir şarkı var, hepiniz bilirsiniz…”Söyleyin yıldızlar, sevgilim nerde?../ Beklerim onu hep pencerelerde…” diye başlar bu şarkı…Beklemek acıtır yürekleri…Hele beklenenin ne zaman geleceği belli değilse…Pencereler bir büyür, bir küçülür…Gelen herkes heyecan uyandırır…Beklenen sanılır; ama hep hüsranla sonuçlanır bu heyecan…Yoktur beklenen…Pencereler, müjdeli habere kurguludur…Pervazlarda, hercailer, çuha çiçekleri, karşılama töreni için çoktan hazırdır…Kurumuş çiçekler ayıklanır, itina ile sulanır, saksıdaki topraklar, havalandırılır….Çiçekler üzerindeki su damlacıkları hasret yüklüdür, özlem yüklüdür…Katıksız ve saf sevgi yüklüdür…Zaman ağır işler…Saatin tik takları bile duyulur odanın sessizliğinde…Sigara bir elde…Fotoğraf albümü bir elde…Özlem harmanlanır fotoğraflarla…Anıların dansı başlar albümün dans pistinde…Beklenen pencerenin gerisindedir…Umutlu bekleyiş sürer, bugün olmazsa yarın…Elbet bir gün gelecektir beklenen…Pencerelerde asılı durur umut…

Hamile bir anne adayı, bebeğin her tekmesinde heyecanlanır…Onu dünyaya getireceği anı bekler…Geçmek nedir bilmez zaman…Bebek, gelişimini tamamlar ve doğum anı gelir çatar…Bu sefer, doğum sonucu merak edilir ve büyükbaba, büyükanneden başlayan bir bekleyiş başlar ailecek…Sevinçle endişenin iç içe olduğu bir bekleyiş…Baba adayı doğum odası önünde gergindir…Eşi ve bebeğinin sağlıklı doğum sonucunu bekler…Son derece mutlu ve son derece heyecanlıdır…Zaman ağır geçer, sürünür adeta…Bebeğin doğumu yeni bekleyişlere gebedir…Bekleyiş bekleyişi doğurur…

“Én büyük asker bizim asker” sloganıyla vatan görevine uğurlanır Mehmetçiklerimiz…Geride gözü yaşlı; ama gururlu bir anne, nişanlı ya da evli genç bir kadın ve çocuklar bırakır…Gururludur her iki taraftakiler…Kutsal görevi tamamlayarak dönmenin huzurunu yaşamak isterler…Günler bir bir sayılır…Beklenir terhis günü geçmek bilmeyen zaman süresince…Şehit haberi de ulaşabilir, gazi haberi de…Zordur bu bekleyiş…

Sınava giren çocuğunu dışarıda bekleyen anne-baba, sınav süresince dokuz doğurur…Hem çocuklarının sınavda iyi sonuç almasın isterler hem de sağlıklı ve moralli çıkmasını…Zaman içerdeki için su gibi akıp giderken ve yetmezken dışarıda bekleyenler için sıkıntılıdır…Kaplumbağa hızında ilerler sanki…Zaman öyle bir işler ki bilinmezlik tik takları yüreklerde atar…Bekleyiş, geleceği de belirler…Beklersiniz…Çocuğunuzun geleceğidir aslında beklenilen…

İşsizsiniz…İş görüşmesinden döndünüz…Sizi arayacaklarını söylediler…Bekliyorsunuz…Öyle bir bekleyiştir ki bu…Sancılı, gergin, umutla umutsuzluğun kol kola olduğu anlar…Gününüz geçer; ama normal geçmez…Her çalan telefon zili heyecanlandırır sizi…Koşarsınız, arayan beklediğiniz yer değildir…İsteksizce konuşursunuz…Laf olsun diye…Bekleme süresi belli de değildir…Hiç aranmayabilirsiniz de…Bekleyiş sürer…Sizi hiç düşünmeden…

Evlilik teklifinde bulundunuz…Yanıtını bekliyorsunuz…Yanıt olumlu olabilir de olmayabilir de…Beklersiniz…Yanıtın olumlu olması için ettiğiniz duaların haddi hesabı yoktur…Evet mi yoksa hayır mı?..Bilemezsiniz…Arayamazsınız da…Sadece beklersiniz…Çok zordur bu bekleme anı…

En zoru da ölümü beklemektir…Ya kendiniz için ya da bir yakınınız için…Yatağa mahkum haliniz, ölümü çağrıştırır ister istemez…Kendiniz iseniz bu..Sevdiklerinizden ayrılma durağında bekliyor gibi hissedersiniz…Oysa, yapacak daha o kadar çok işiniz vardır ki…Evlatlarınızın mürüvvetini göremediğiniz için, torunları kucağınıza alamadığınız için, çocuklarınıza ve eşinize doyamadığınız için ya da başka nedenlerle ölmek istemezsiniz…Ancak organlarınız bir bir terk eder sizi…Ölümü beklersiniz ister istemez…Acılarınız çoğaldıkça ölümü bir kurtuluş olarak görürsünüz…Yaşam kaliteniz düşer…Dünyanız yatağınız ve yatağınızın bulunduğu oda büyüklüğündedir…Her şey boştur…Pencereden dışarı bile bakmak istemezsiniz…Sevdiğinizin eli ellerinizde ölümü beklersiniz…Bekleme ne kadar sürer bilemezsiniz…

Eğer bir yakınınızsa ölümü beklenen, üzülürsünüz onun adına…Gün görmeden bu dünyadan göçüp gidecek, diye düşünür, kahrolursunuz…Elinizden hiçbir şey gelmez…Mum gibi erir sevdiğiniz…Farklılaşır yüz hatları…Kaybettiği kiloları geri getiremezsiniz…Bir zamanlar çok beğendiğiniz, aşık olduğunuz kişi, size veda etmektedir…Gidişini izlersiniz…Odanın dışında dökülür göz yaşları…Ona hep iyisin, çok iyisin dersiniz…Oysa o da bilmektedir iyi olmadığını…Ölümü beklemektedir…Bugün mü yoksa yarın mı?..Onun hesabını yapmaktadır…Bekleyiştir bu…Bekleyişlerin en acısı…

Sevgili dostlar!..Beklediğiniz her ne ise, size mutluluk versin, huzur versin, neşe versin…Beklediğinize değsin…

Asım ERDOĞAN