ŞİİR SOKAKTA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ŞİİR SOKAKTA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster



Kırılganız belki yaşadıklarımızdan
Umursadıklarımızdan,
Unutulduğumuzdan
Değmez insanlar için yas tuttuğumuzdan
Kaderin cilvesine ayak uyduruşumuzdan
İhanetin gölgesinde yattığımızdan
Ve bir zaman sonra her şeyi bırakışımızdan
Yaşamdan bıkışımızdan
Zamandan kaçışımızdan
İnan ki öyle dostum
İnan ki sadece yaşıyoruz
Yaşamak için sadece
Yaşar gibi yapıp
Sonra ölüyoruz…

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
11.05.2020
“Bana geldiler yine”


#PANİKYOK
#ÖNLEMAL
#SEVDİKLERİNİÇİNEVDEKAL
#EVDEHAYATVAR
#EVDEKAL
#ENGÜVENİLİRYEREVİNDİR
#COVID19
#HİJYENİNEDİKKATET
#ZİYARETYOK
#SOKAĞAÇIKMA




-Beni bekleyecek misin diye sordu adam…
-Geleceksen beklerim diye yanıtladı kadın.
-Gelmem uzun sürebilir ama.
-Eğer gerçekten geleceksen zamanın önemi yok diye yanıtladı kadın.
-Ya beklerken karşına başka biri çıkarsa,
-Başkası olmayacak, benim için bir tek sen varsın,
-Ya seni benden çok severse…dedi adam.
-Olabilir ama ben seni seviyor olacağım dedi kadın.
-Ya hiç gelemezsem
-Yine de bekleyeceğim seni.
-Ama beklerken çok uzun yıllar geçebilir
-Olsun, ben yine de bekleyeceğim…
-Beni gerçekten bu kadar çok mu seviyorsun ! diye sordu adam.
-Ben seni ömrümü feda edecek ve bir ömür boyu beklemeyi göze alacak kadar seviyorum dedi kadın…
-Adam kadının ellerinden tuttu, başını göğsüne sıkı sıkı bastırdı. Alnına bir buse kondurdu ve gözlerinin içine uzun uzun bakarak…
-Merak etme. “Mutlaka Döneceğim !”


Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL 
 Bir Kadın ve Bir Adam
Aralık



Ne güzel şey sevmek…

Doğayı, insanları, en çok da seni sevmek.
Birisine canım demek, canından önce bilmek.
Ne güzel şeymiş seni sevmek…
Paylaşmak,
Elindeki tek lokmayı, en çok da yüreğini,
Ne güzel şeymiş seni sevmek...
Elle ele tutuşup saatlerce yürümek,
Hiçbir şeyi düşünmeden yaşamak, yaşayabilmek.
Var olmak iki canda tek yürek olabilmek.
Ne güzel şeymiş seni sevmek…
İyi ki sevmişim seni…

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL




Geçiyor ömür
Tüketiyoruz tüm zamanı
Şakası yok mevsimlerin
Bilmem kaçıncı yaz
Önümüz sonbahar
Ardından kış
Diye diye
Bir sonra ki dönüme
Hazırlıyoruz kendimizi
Çıkarsak tabii !

Ölüm her an kapımızda
Oysa ki yaşamın rehaveti çökmüş üzerimize
Hiç gelmeyecekmiş,
Hiç gitmeyecekmiş gibi
Harcıyoruz tüm anları…

Belki de hayata bu kadar bağlanmamalı!

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
2019




Uzun, karanlık bir çığlığın da ardına düşebilir insan,
Titrek, eğri büğrü bir yazının çağrısına da uyar.
Bırakıp her şeyi döner -
Aşk bir buluşmadır çünkü,
Her zaman gecikmiş bir buluşma.


Bitmeyen bir kavuşmadır da aşk -
Araya her zaman bir şeyler girer:
Bazen kendi sevincinin kanat gölgesi,
Bazen nabzın hızı, yüreğin titreyişi,
Tüylerin telaşıyla besleniyor gibidir -
Araya her zaman bir şeyler girer:
Çalışma saatleri, karşılıksız sorular.
Nereden bilebilir insan
Bunların hepsinin de aşk olabileceğini?


Çoğu kez aldatıcıdır da,
Bakarsın, herkes onun askeri, onun şehidi.
Oysa aşk hiçbir zaman bir yarış değildir ki.
Bu yüzden yanılır hep
Sayın muhbir vatandaş, köftehor okur, arsız yetkili.
Sararmış bir fotoğraf olarak da çıkabilir karşına,
Borulu bir fonoğraf kılığıyla da.
Bakarsın, ona da dadanmış
Gündelik hayatın sosyolojisi.


Yeniden duyulur bazen o uzun ve karanlık çığlık.
Çağıran o titrek yazı yeniden belirir -
Çünkü aşk en eski köprüsüdür Balkanların, en eski.


╚════════ Cevat ÇAPAN ════════╝




Mevsimi yok sevmenin
Sen iste yeter ki
Nerede olursan ol gelir bulur seni
Sen sevmeyi bil yeter ki

Bazı aşkların adı kalır geriye
Bazısının da anısı
Ve sevda vurmuşsa gönlüne
Bırakma onu hiçbir yere
Sar sarmala
Koy kalbinin en ücra köşesine
Dokunmasınlar, görmesinler ve bilmesinler hatta
Sevdiğini duymasın hiçkimse
Hiçkimse yan gözle bile bakmasın diye
Gizli gizli sev en kuytu köşelerde…

Zamane aşkını yaşama gönlünde
Üç günlük değil ömürlük olsun seninle
Varsın olsun kitaplarda yer almasın
Ama sen değerinde sevmeyi bil gönlünde…

Mutlu ol ki mutla kılasın
Sev ki sevilesin daima
Öyle bir sevda olsun ki
Hiçbir kitapta yer almasın
Almasın ki sana özel olsun sadece…

Okuduğun her şiirde onu bul
Baktığın her yerde gör O’nu
Kalbini öyle bir aç ki sevdaya
Bulaşsın parfüm misali etrafa…

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
Temmuz 2019






Alıp da başımı gitsem diyorum
Nereye,
Nasıl ve
Kiminle…
Bir başıma gitsem yaşayamam
Sevdiklerimi almak istesem
Kaçı gelir benimle
Bu sıcak, bu hengame
Başım ağrıyor yine
Uyuyamadım gece
Sıcak bir taraftan
Memleket bir taraftan
İsyan etsem kime ne
Sevdiğim
Sen uyuyorsun şimdi yanı başımda
Bense şehri izliyorum
Yüzlerce ışık altında ki şehrimde
Bir gün belki de
Mutluluk hakim olacak ümidiyle
Gecenin bir yarısı
Kalktım dolaştım evin içinde
Düşünmek istemiyorum aslında
Hiçbir şeyi…
Yine de izin vermiyor kalbim
Düşündükçe daralıyorum
Daraldıkça bunalıyorum
Gözlerimin aradığı bir şey var
Ama ne !
Biliyorum aslında
Biliyorum da dilim varmıyor söylemeye
Adına mutluluk dediğimiz
Hani şu küçüklüğümüzde yaşadığımız
Etrafa neşe saçtığımız
Çığlıklarımızla ortalığı yıktığımız
İçimizin içimize sığmadığı
Mutluluk dolu günler
Özlemim ona dair
Elimizden kaçırdığımız
Belki istemeden
Belki de bilmeden
Bir türlü yakalayamadığımız
Mutluluk…
Hani şu çocuksu günlerimizden geriye kalan
Gözlerimizin ışıldamasına yansıyan…
Şimdi çok uzaklarda gibi görünen
Ama ortaya çık da kavuşalım diyecek kadar da yakın olan
Mutluluk….
Bulana, verene, alana parfüm gibi bulaştırılan…


Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
05 - 08 Temmuz 2019


Bekliyorum işte...
hayatın ne getireceklerini merak ede de
bıkmak mı yok canım, bazen, ara sıra ya da boş ver 
beklemek daha güzel...
zaman geçiyor
ömür geçiyor
bak bugün bir beyaz daha düşmüş saçlarımın arasına 
çektim kopardım 
aynada yüzüme baktım / yüzüm bana...
yüzümdeki çizgiler git gide belirginleşiyor diye düşündüm / içlendim
sonra sevindim tuhaf bir şekilde 
böyle de güzeldim...
sonra ellerime baktım / ellerim
ellerim güzeldi daha 
ellerimi hep sevdim...
sevindim bir kere daha...
ayaklarım, ayaklarım öksüz mü kalacaktı 
kaldırdım baktım onlara da uzun uzun 
ne çok dalga geçerdi küçükken dayım da;
“kızım, senin palete ihtiyacın yok” derdi hep
dayım geldi aklıma, doldu yine gözlerim
ahh ayaklarım... canım dayım....
bak yine burnumun direği sızladı anınca dayımı
ardından babam geldi aklıma durakladım...
koca bir sessizliğe gömüldüm o an
ahhh babam... canım atam...
ben seni sevmelere doyamadım...

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL





Sevdiğim,,,
Şimdi, şu anda seninle el ele
Bir derenin kenarında
Boylu boyunca uzanmış
Seyre dalmış
Olmalıydık…
Güneşi yattığımız yerden
Birbirimize sarılmış olarak
Seyre dalarak
Düşünmeden birbirimizden başka şey
Yüreklerimizi konuşturmalıydık
Sadece sen ve ben…

Sevdiğim,,,
Şimdi, şu anda göz göze seninle
Bir kitabın yapraklarını birlikte çevirip
Şiire dolmalıydık
Gecenin bir vaktinde.
Hayallerimizi anlatıp birbirimize
Uykuya dalmalıydık
Seherin serinliğinde…

Ve sen sevdiğim,
Ve sen, dudaklarımdaki ateş
Gönlümdeki aşk
Ve başımın üzerinde yeri olanımsın
Ömrüm yettikçe
Yaşam devam ettikçe
Sevdiğim, seveceğim, sevilenim
Her şeyim
Sahibim, efendim
Gönlümün eri
Sonsuzsun bu yürekte…

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL (ZM)
Mayıs “2019


Bir pencere, bakmaya
Bir pencere, duymaya
Bir pencere, yeryüzünün yüreğine ulaşan tıpkı bir kuyu gibi
Tekrarlanan mavi şefkatin enginlerine açılan.
Yalnızlığın küçücük ellerini
Cömert yıldızların verdiği gece bahşişi kokularıyla
Dolduran bir pencere
Belki de konuk etmek için güneşi şamdan çiçeklerinin gurbetine
Bir pencere, yeter bana

Oyuncak bebeklerin ülkesinden geliyorum ben
Bir resimli kitap bahçesinde
Kâğıt ağaçların gölgesi altından
Toprak yollarında geçip giden
Kurum mevsiminden, kısır aşk ve dostluk deneylerinin
Sıralarında veremli okulların
Alfabelerin soluk harflerinin büyüdüğü yıllardan
Ve karatahtaya taş sözcüğünü yazar yazmaz çocuklar
Ulu ağaçlardan sığırcıkların çığlık çığlığa kanat çırparak
Uçup gittikleri
O andan
Etobur bitkilerin köklerinden geliyorum ben
Ve hâlâ başım
Dopdolu
Bir deftere toplu iğnelerle
Çakılan
O kelebeğin yabancı sesiyle

Asılınca güvenim adaletin koptu kopacak ipiyle
Ve bütün kentte
Parıldayan ışıklarımın yüreğini parça parça edince onlar
Koyu renk mendiliyle yasanın, bağladıklarında
Aşkımın çocuksu gözlerini
Ve isteğimin acı şakaklarından
Fışkırdığında kan
Yaşamım artık
Hiçbir şey olmadığında, hiçbir şey olmadığında duvar saatinin
tiktaklarından başka
Anladım birden yolum yok yolum yok yolum yok
Çılgınca sevmekten başka

Bir pencere yeter bana bir tek pencere
Bilince ve bakışa ve suskunluğa
İşte öylesine boy atmış ki ceviz fidanı
Anlatabilir artık genç yapraklarına tüm bir duvarı
Ve sor aynadan
Adını kurtarıcının
Ve işte senden daha yalnız değil mi
Ayaklarının altında titreyen yeryüzü?
Yıkıntı elçiliğini, peygamberler
Kendileriyle birlikte getirmediler mi çağımıza?
Ve yankıları değil mi o kutsal metinlerin
Bu patlamalar art arda
Bu zehirli bulutlar?
Ey dost, ey kardeş, ey herkes!
Yazın tarihini gül soykırımının
Aya vardığınızda!

Düşler
Ne kadar safsalar o yükseklikten düşer ölürler
Şimdi dört yapraklı bir yoncayı kokluyorum ben
Eski düşüncelerin gömütünde boy atmış yonca
Ve soruyorum saflığın ve bekleyişin kefeninde toprak olan o kadın
gençliğim miydi benim?
Çıkabilecek miyim yeniden o merak merdivenlerinden?
Merhaba diyebilecek miyim o iyi Tanrı’ya çatılarda dolaşan?

Seziyorum zaman geçip gitti artık
Seziyorum an, tarihin yapraklarından benim payıma düşendir
Seziyorum aldatıcı bir aralıktır bu masa saçlarımla o garip ve kederli
adamın elleri arasında

Bir şey söyle bana
Teninin tüm sevgisini sana bağışlayan insan
Ne istiyor diri kalma duygusundan başka?
Bir şey söyle bana
Kıyısındayım pencerenin
Ve güneşle bağlantıda…

FÜRUĞ FERRUHZAD