TÜRK ŞAİRLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TÜRK ŞAİRLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
28 Mart 2020
27 Ekim 2019
Bugün taze bir kahve kokusunda, Andım seni huzûrla.. Sûretin düştü inci misali gönül deryama.. İçimden andım adını, Kimseler duymadı, Hissetmedi içimdeki seni.. Yüzüme düşen küçük bir tebessüm gibi, ısıttın kalbimi upuzaklardan.. Haberin olmadı, Belki de hiç olmayacak.. Sessiz, Sakin, Tanımsız, Keşifsiz, Seveceğim seni zarifçe... Özleyeceğim ama bilmeyeceksin... Hayâllerimin baş kahramanı olacaksın, Ama hissetmeyeceksin.. İçten içe, Gönlümde, Aklımda, Hayâllerimde olacaksın... Belki de duâ'larım ile geleceğime düşeceksin...
Mefkûre Malhun Keskin
13 Eylül 2019
Sana ayırdığım zamanların hesabını veremezsin asla…
Hiçbir bahane haklı çıkartmaz seni..
Ne sözler, ne şarkılar ve ne de yaşanmamış bir hayat bağışlayabilirsin bundan sonra bana..
Ben seni bir bilinmezlik deryasının içinde bulmuşken;
Belki de aynı yaralardan muzdaripken;
Belki de ilk defa böylesine hissetmişken;
Sen çekip gitmeyi seçtin hiç düşünmeden.
Ve artık ben de bırakıyorum seni unuttuğun yerde…
Bundan sonra kalbim nereye ben oraya…
Yolun sonu nereye varırsa…
ღღೋ
Mehpare ÖĞÜT
08 Eylül 2019
Uzun, karanlık bir çığlığın da ardına düşebilir insan,
Titrek, eğri büğrü bir yazının çağrısına da uyar.
Bırakıp her şeyi döner -
Aşk bir buluşmadır çünkü,
Her zaman gecikmiş bir buluşma.
Bitmeyen bir kavuşmadır da aşk -
Araya her zaman bir şeyler girer:
Bazen kendi sevincinin kanat gölgesi,
Bazen nabzın hızı, yüreğin titreyişi,
Tüylerin telaşıyla besleniyor gibidir -
Araya her zaman bir şeyler girer:
Çalışma saatleri, karşılıksız sorular.
Nereden bilebilir insan
Bunların hepsinin de aşk olabileceğini?
Çoğu kez aldatıcıdır da,
Bakarsın, herkes onun askeri, onun şehidi.
Oysa aşk hiçbir zaman bir yarış değildir ki.
Bu yüzden yanılır hep
Sayın muhbir vatandaş, köftehor okur, arsız yetkili.
Sararmış bir fotoğraf olarak da çıkabilir karşına,
Borulu bir fonoğraf kılığıyla da.
Bakarsın, ona da dadanmış
Gündelik hayatın sosyolojisi.
Yeniden duyulur bazen o uzun ve karanlık çığlık.
Çağıran o titrek yazı yeniden belirir -
Çünkü aşk en eski köprüsüdür Balkanların, en eski.
╚════════ Cevat ÇAPAN ════════╝
26 Mart 2019
''Allah'a
dayandım! '' diye sen çıkma yataktan...
Ma'na-yı
tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan!
Ecdadını,
zannetme, asırlarca uyurdu;
Nerden
bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Üç
kıt'ada, yer yer, kanayan izleri şahid:
Dinlenmedi
bir gün o büyük nesl-i mücahid.
Alemde
''tevekkül'' demek olsaydı ''atalet''
Miras-ı
diyanetle yaşar mıydı bu millet?
Çoktan
kürenin meş'al-i tevhidi sönerdi;
Kur'an
duramaz, Nezd-i İlahi'ye dönerdi.
''Dünya
koşuyor'' söz mü? Beraber koşacaktın;
Heyhat,
bütün azmi sen arkanda bıraktın!
Madem
ki uyandın o medid uykulardan,
Bir
parçacık olsun, hadi, hiç yoksa, kımıldan.
Dünya
koşuyorken yolun üstünde yatılmaz;
Davranmayacak
kimse bu meydana atılmaz.
Müstakbeli
bul, sen de koşanlarla bir ol da;
Maziyi,
fakat, yıkmaya kalkışma bu yolda.
Ahlafa
döner, korkarım, eslafa hücumu:
Mazisi
yıkık milletin atisi olur mu?
Ey
yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabaha:
Bir
kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vaha!
Mehmet
Akif ERSOY
27 Ekim 2017
“Kimbilir hangi ürkek mevsimi alırsın
gizlice odalara,
saçların balkonları terk edeli kimbilir
ne kadar olmuştur?
annene göstermeden aşağı akardı saçların
kaç kez eksilip çoğalırsın dişlerini fırçalamayı
ezbere bildiğin günlerde…
Mor bir kedi geceyi sıyırarak geçiyordur
kuyruğunda teneke yıldızlar
düşlerinle buluşurken lanetli aynalarda
söylesene hangi ürkek mevsimi alırsın
gizlice odalara…
Ne gece yer rüşveti ne ben
Söz! Annene söylemem…
Yüzüm
hangi dağa baksam
içinde öfkelerinden habersiz
korkunç atlar gezdiren
bu sessiz , yıldızsız.
Yüzüm
hangi yola çıksam
bu yetim avlusu , bu ateş
bu ağlamaklı şey…
Hiç gürbüz
hiç pembe yanaklı
sayfalarımız olmadı mı bizim?
Biz hiç mavi kalacak bir mevsime
çıkmamış mıydık yorgun yokuşlarından
kışın?
Kendiliğinden gelen sözcüklerin misafirliğini
ne çok severdin,
Nasılsın…
Bugünlerde ben iyi gibiyim
yorgun gri kaideler arasında
hüzünlü bir yeşilim,
Ya sen…
Sen… Nasılsın?
Göğsündeki ağrılar nasıl?
İyi misin?
Ben hangi kelimeye açsam ağzımı
Ben hangi kelimeyi nereye koysam
Bir sonbahar konaklar sesimde.
Ben hangi kelimeyle girsem akşama
Ben hangi kelimeyle nereye gitsem
Yokluğunun renginde depremler düşer boynuma.
Ben hangi yaprağın ince hüznüyüm
Sen hangi sersem haydut…”
Birhan KESKİN
24 Ekim 2017
Çocukluğuma geri dönmek istiyorum Allah’ım !
Mümkünse, şu an, lütfen…
Kirlenmiş insanların sahte yüzlerine bakmaktan yoruldum.
Taş olmuş kalplere istemiyorum hiçbir yoluculuk…
Gönlümden vermek gönülden almak tek niyetim…
Ne yazık ki insanların hiçbirinde kalmamış o ruh.
Yalan olmuş sözlerde kaybolmak var
Girdiğin yollarda unutulmak
Çizilen kaderde sıkışmak…
Biliyorum Allah’ım yanmak da var yanılmak da
Ama ben kötü biri değilim bilinsin istiyorum…
Duy beni Allah'ım lütfen duy...!
Çocukluğuma dönmek istiyorum...
Mehpare ÖĞÜT
24 Ekim
23 Ekim 2017
Başka bir aşk istemez,
aşkınla çarpar kalbimiz,
Ey Vatan gözyaşların
dinsin, yetiştik çünkü biz.
Gül ki sen, neş'enle
gülsün ay, toprak, deniz.
Ey Vatan gözyaşların
dinsin, yetiştik çünkü biz.
Bir güneştin bir
zamanlar, ay kadar kaldındı dün,
Dün bir ay'dın, sislenen
boşlukta yıldızsın bu gün;
Benzin uçmuş bak, ne
rüya'dır, bu akşam gördüğün?
Ey Vatan gözyaşların
dinsin, yetiştik çünkü biz.
Beklesin Türk Oğlu'nun
azminden kuvvet bulmayan,
Sel durur, yangın söner
elbette bir gün Ey Vatan
Süslenir, oynar yarın,
dün ağlayıp matem tutan
Ey Vatan gözyaşların
dinsin, yetiştik çünkü biz.
Cemal EDHEM YEŞİL
Beste: Musa SÜREYYA
13 Ekim 2017
Bana Küçükken anlatmadılar hayatı,
Söylemediler bana,
Yaşamak için,
Ayaklarım üzerinde durmak için,
Cambazlık yapmam gerektiğini…
Yaşamak için,
Ayaklarım üzerinde durmak için,
Cambazlık yapmam gerektiğini…
Ben küçücük yüreğimle,
Bir an önce büyümek isterken,
Bir an önce büyümek isterken,
Çıktığım şu hayat yolunda,
Her virajda bir durak,
Her durakta bir engel,
Ve her engelde,
Bir darbe olduğunu,
Ö ğ r e t m e d i l e r …
Ersin Kayışlı
28 Eylül 2017
Gün biter gülüşün kalır bende
anılar gibi sürüklenir bulutlar
Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
yarım kalan bir şiir belki de
Aykırı anlamlar arayıp durma
güz bitip sular köpürür de
kapanmaz gülüşünün açtığı yara
uçurum olur zaman her gece
Her gece yeni bir savaş baslar
acı ses olur, ses deli yağmur
Sığındığım her yer adınla anılır
ben girerim sokağı devriyeler basar
Bir de gülüşün eklenir kimliğime.
Ahmet TELLİ
13 Nisan 2017
Gün ışığında hissemize razıydık;
Saadetinden geçtik,
Ümidine razıydık;
Hiçbirini bulamadık;
Kendimize hüzünler icat ettik,
Avunamadık
Yoksa biz…
Bu dünyadan değil miydik?”
Orhan Veli KANIK
Orhan Veli’yi (13 Nisan 1914 – 14 Kasım 1950) en sevdiğimiz
şiirleriyle anıyoruz.
DAĞ BAŞI
“Dağ başındasın;
Derdin günün hasretlik;
Akşam olmuş,
Güneş batmış,
İçmeyip de ne halt edeceksin”
**
AYRILIŞ
“Bakakalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel;
Serde erkeklik var, ağlayamam.”
**
SEVDAYA MI TUTULDUM
“Benim de mi düşüncelerim olacaktı,
Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım,
Sessiz sedasız mı olacaktım böyle?
Çok sevdiğim salatayı bile
Aramaz mı olacaktım?
Ben böyle mi olacaktım?”
29 Ocak 2016
Ayrılık ne biliyor musun?
...Ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.
Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin.
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya.
İki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı,
hüznün arması ayrılık.
O küçük ölüm!
Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.
Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından gidip ağzını yıkadığında başlamıştı.
Ben bulutları gösterirken,
“bulmacanın beş harfli yemek sorusuna” yanıt aramanla halkalanmış,
“Aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı”
türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş,
Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip,
“bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? ”
diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan.
Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını,
bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.
Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
Boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında....
Ne mi yapacağım bundan sonra?
Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce.
Şiir yazmayacağım bir süre,
Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye.
Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.
Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim.
Falcı kadınlara inanmayacağım artık.
Trafik polislerine adres sormayacağım,
Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye....
Ne yapacağımı sanıyorsun ki?
Tenin tenime bu kadar sinmişken,
ömrüm azala azala önümden akarken,
gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime,
bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.
Şükrü ERBAŞ
31 Temmuz 2015
gökyokuş solan penceresi
çağrılmış
ölmüş ölünce ölü annesi çağrılmış
öyle
ki bir kırgın çocuk gibi Konyalı
bayramlara hep bayramertesi
çağrılmış
Konyalı bir çocuk gibi, Konyalı bir
ergen
gibi, Konyalı bir adam
Konyalı bir kocamış gibi
kırda
kendisi konmuş kırda gölgesi çağrılmış
gölgesi
donuk sönük denize uzak
sanki babası bırakılmış eniştesi
çağrılmış
ey solak hendese büyük yılkı
hazırlan
çünkü artık kendisi çağrılmış
Turgut UYAR
27 Şubat 2015
Gece bir
tabut gibi çöker omuzlarıma
bir ölünün iç çekmesi olur
rüzgar
hüzünle düşünürüm uzaktaki bir evi
yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
hasreti bir ben bilirim
bir de gecenin gözlerindeki baykuş
baykuş kötü kuş baykuş çirkin kuş
onu hüznümle güzelleştiririm. Hüznümle
süsler. Bir damın üstüne oturturum
süsler. damımın üstüne oturturum
-sizi hiç bu kadar yakından görmedimdi
yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
abimin acıyla yontulmuş yüzü
yaşlı bir güvercin gibi düşer avuçlarıma
dağılır ses olur acısı
ezberlediğim bir öğüdü yineler bana
-çocuğum üşütme yüreğini
şimdi hüzün mevsimidir bütün şiirleri gezen
ben doğma büyüme evciyim göç benim harcım değil
hasret bana çabuk dokunur yalnızken karanlıktan
korkarım
mesela mevsim kışsa yağmur yağıyorsa
mesela annem de yoksa yanımda
mesela, şimşek de çakıyorsa ben çok korkarım ağlarım
-ana bana kurşun dök. Dua oku. Üfle ana
ana ben daha çok küçüğüm. Bana ninni söyle ana
yalnızım. Bunu hep söylüyorum
yalnızım. Bunu hep söylüyorum
geceyi çarmıha geriyorum kimseler tapmıyor
hüznümü ölçeğe vuruyorum yüreğine sığmıyor
her şey ne kadar olabilir meraklanıyorum
yüzüme dokundukça tırnaklarım kanıyor
yalnızlığımı hüznümle yoğuran gece
öyle basitsin ki sen bütün şiirlerin içinde
biliyorum. Biliyorum bunu da biliyorum
gökteki yıldızlar kadar dizeler yazılsa da
kendime kendimden başka kendim yok
ne utancımı kuşanan bir sevgi
ne çirkinliğimi öpen bir kız
yalnızlığımdan yalnızlığım yalnız
-ana bana bir hal oldu. Hep böyle titriyorum
ana çok üşüyorum, ıhlamur ısıt bana
yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
ben sevgiye hasretim, sevgi uzakta
ey insanlar
ey gecede unutulmuşluğumun yargıçları
iğrenerek öpüyorum parmaklarınızı
iğrenerek. Hepinizi kucaklıyorum ilkin
ağzınızı dudaklarınızı dişlerinizi öpüyorum
bilmiyorsunuz. Ben kendimi öpüyorum
cinsel bir çiftleşmedir çarşaflar
ıslak bir gece en fazla kendini çoğaltır
bir solucan vücuduna yeni bir halka ekler
döllenir acı. Sevişme daha da erselikleşir
-hü'yü tanıdım size anlatmalıyım bir gün
size bir gün mutlaka hü'yü anlatmalıyım
geceyse
tükenmişse güneşin güçlülüğü
gök gözlerinin buğusunu yansıtır
senin acın acıların ölümüne gebedir
korkma yavrum
ne gece ne geceler senin
suçsuz mızıkçılığını küçültemez
bir çirkini öpmek için uzattığın yüreğini
güzelleşip bir sevginin göğsüne yatmak biraz
biraz yorgun biraz korkak bir insan sevmek biraz
dayayıp sırtını gecenin duvarına
bir ölünün ağzını dudağını öpmek biraz
yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
ben sevgiye hasretim, sevgi uzakta
ey kanımda tefler çalan mevsimle gelen
sesimi çakallarla boğan gece
hüznüme vur acımı soy
beni de kuşat
boris karlof kadar masum yüzümü
karanlığınla frenkeştaynla
çünkü artık büyütmeliyim içimde nefreti
kalbim ki yıllardır iyiliğe abone
nerde bir insan görse
bırakır sevgi kuşlarını
çünkü o bağışlar yargıçlarını
kendi yasalarını kuramıyan yargıçlarını
ey gecede unutulmuşluğumun suçluları
ey yanlışlığımın yanlış yargılayıcıları
suçum: nefreti öksüz bırakmak
savunmam: sevgimi yüceltmek içindir
sakalım yok biliyorum ama kötü değilim
büyükleri sayarım küçükleri severim
çocukları incitmeden severim. Kadını öpmesini
bilirim
sizi de sizi de öpmesini bilirim
-ana ben çok yalnızım. Benim başka sevgim yok
içimde utanç çiçeği gibi büyüyor hü
kural tanımayan sevgim benim
aykırım fizikötem doğaüstüm yanlışlığım
aşkım. Sevgili yanılgım benim başyargıcım
nefretim nefretim nerdesin
kalbim
bir gün elbette sana hükmedeceğim
elbet geçer bu hüzün mevsimi
bir baykuş bir serçeyle arkadaş olduğu gün
o gün size sevinci de anlatıcam
bir solucan bir leylekle çiftleştiği gün
o gün bahar mevsimidir size aşkı anlatacağım
ve bir gün elbette yıldızları sayacağım
-gelin kucaklayın beni. Yıldızları sayamıyorum.
hüzünle düşünürüm uzaktaki bir evi
yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
hasreti bir ben bilirim
bir de gecenin gözlerindeki baykuş
baykuş kötü kuş baykuş çirkin kuş
onu hüznümle güzelleştiririm. Hüznümle
süsler. Bir damın üstüne oturturum
süsler. damımın üstüne oturturum
-sizi hiç bu kadar yakından görmedimdi
yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
abimin acıyla yontulmuş yüzü
yaşlı bir güvercin gibi düşer avuçlarıma
dağılır ses olur acısı
ezberlediğim bir öğüdü yineler bana
-çocuğum üşütme yüreğini
şimdi hüzün mevsimidir bütün şiirleri gezen
ben doğma büyüme evciyim göç benim harcım değil
hasret bana çabuk dokunur yalnızken karanlıktan
korkarım
mesela mevsim kışsa yağmur yağıyorsa
mesela annem de yoksa yanımda
mesela, şimşek de çakıyorsa ben çok korkarım ağlarım
-ana bana kurşun dök. Dua oku. Üfle ana
ana ben daha çok küçüğüm. Bana ninni söyle ana
yalnızım. Bunu hep söylüyorum
yalnızım. Bunu hep söylüyorum
geceyi çarmıha geriyorum kimseler tapmıyor
hüznümü ölçeğe vuruyorum yüreğine sığmıyor
her şey ne kadar olabilir meraklanıyorum
yüzüme dokundukça tırnaklarım kanıyor
yalnızlığımı hüznümle yoğuran gece
öyle basitsin ki sen bütün şiirlerin içinde
biliyorum. Biliyorum bunu da biliyorum
gökteki yıldızlar kadar dizeler yazılsa da
kendime kendimden başka kendim yok
ne utancımı kuşanan bir sevgi
ne çirkinliğimi öpen bir kız
yalnızlığımdan yalnızlığım yalnız
-ana bana bir hal oldu. Hep böyle titriyorum
ana çok üşüyorum, ıhlamur ısıt bana
yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
ben sevgiye hasretim, sevgi uzakta
ey insanlar
ey gecede unutulmuşluğumun yargıçları
iğrenerek öpüyorum parmaklarınızı
iğrenerek. Hepinizi kucaklıyorum ilkin
ağzınızı dudaklarınızı dişlerinizi öpüyorum
bilmiyorsunuz. Ben kendimi öpüyorum
cinsel bir çiftleşmedir çarşaflar
ıslak bir gece en fazla kendini çoğaltır
bir solucan vücuduna yeni bir halka ekler
döllenir acı. Sevişme daha da erselikleşir
-hü'yü tanıdım size anlatmalıyım bir gün
size bir gün mutlaka hü'yü anlatmalıyım
geceyse
tükenmişse güneşin güçlülüğü
gök gözlerinin buğusunu yansıtır
senin acın acıların ölümüne gebedir
korkma yavrum
ne gece ne geceler senin
suçsuz mızıkçılığını küçültemez
bir çirkini öpmek için uzattığın yüreğini
güzelleşip bir sevginin göğsüne yatmak biraz
biraz yorgun biraz korkak bir insan sevmek biraz
dayayıp sırtını gecenin duvarına
bir ölünün ağzını dudağını öpmek biraz
yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
ben sevgiye hasretim, sevgi uzakta
ey kanımda tefler çalan mevsimle gelen
sesimi çakallarla boğan gece
hüznüme vur acımı soy
beni de kuşat
boris karlof kadar masum yüzümü
karanlığınla frenkeştaynla
çünkü artık büyütmeliyim içimde nefreti
kalbim ki yıllardır iyiliğe abone
nerde bir insan görse
bırakır sevgi kuşlarını
çünkü o bağışlar yargıçlarını
kendi yasalarını kuramıyan yargıçlarını
ey gecede unutulmuşluğumun suçluları
ey yanlışlığımın yanlış yargılayıcıları
suçum: nefreti öksüz bırakmak
savunmam: sevgimi yüceltmek içindir
sakalım yok biliyorum ama kötü değilim
büyükleri sayarım küçükleri severim
çocukları incitmeden severim. Kadını öpmesini
bilirim
sizi de sizi de öpmesini bilirim
-ana ben çok yalnızım. Benim başka sevgim yok
içimde utanç çiçeği gibi büyüyor hü
kural tanımayan sevgim benim
aykırım fizikötem doğaüstüm yanlışlığım
aşkım. Sevgili yanılgım benim başyargıcım
nefretim nefretim nerdesin
kalbim
bir gün elbette sana hükmedeceğim
elbet geçer bu hüzün mevsimi
bir baykuş bir serçeyle arkadaş olduğu gün
o gün size sevinci de anlatıcam
bir solucan bir leylekle çiftleştiği gün
o gün bahar mevsimidir size aşkı anlatacağım
ve bir gün elbette yıldızları sayacağım
-gelin kucaklayın beni. Yıldızları sayamıyorum.
Arkadaş Zekai ÖZGER
03 Ocak 2015
Köyümüz şehirden yüksek mi yüksek,
Baban ihtiyarlıyor oğul, bilmem netsek
Söz dinlemiyor artık ahırdaki eşek,
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul !
Baban ihtiyarlıyor oğul, bilmem netsek
Söz dinlemiyor artık ahırdaki eşek,
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul !
Sizi 9 ay 10 gün karnımda taşıdım
Beş oğul bir kızım için yaşadım
Şimdi halim kalmadı, gençliğimi boşadım
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul !
Beş oğul bir kızım için yaşadım
Şimdi halim kalmadı, gençliğimi boşadım
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul !
Köyde bacalar eskisi gibi tütmüyor,
Çorba dahi boğazımızdan geçmiyor
Takatimiz kalmadı işler bitmiyor
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
Çorba dahi boğazımızdan geçmiyor
Takatimiz kalmadı işler bitmiyor
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
Geçenlerde kasabadan köye doktor geldi
Sağlam kimse kalmadı herkese ilaç verdi
Bana da kendini yorma ansızın gidersin deyiverdi
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
Sağlam kimse kalmadı herkese ilaç verdi
Bana da kendini yorma ansızın gidersin deyiverdi
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
Eskiden köyümüzde yağız delikanlılar vardı
Al duvak içinde gelinler, giderken ağlardı
Gençler köyü terk etti, şimdi ihtiyarlar kaldı
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
Al duvak içinde gelinler, giderken ağlardı
Gençler köyü terk etti, şimdi ihtiyarlar kaldı
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
Hani yalnız yaşayan komşumuz Ali amca vardı
O da rahmetli oldu cenazesi üç gün kaldı
Mezarını kazacak delikanlı bulunamadı
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
O da rahmetli oldu cenazesi üç gün kaldı
Mezarını kazacak delikanlı bulunamadı
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
Öğrenci yokluğundan artık okul
kapalı
İhtiyarlayınca, babanın döküldü saçı sakalı
Benimde dizlerim tutmaz, ağır işlere bakalı
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
İhtiyarlayınca, babanın döküldü saçı sakalı
Benimde dizlerim tutmaz, ağır işlere bakalı
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
İmam usandı, tayin yaptırıp gitti
Bir ezan sesi duyuyorduk o da bitti
Hastalıklar çoğaldı artık canımıza yetti
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
Bir ezan sesi duyuyorduk o da bitti
Hastalıklar çoğaldı artık canımıza yetti
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
Analarda ciğer, evlatlarda merhamet olur
Gezen görür, yaşayan ölür, eden elbet bulur
Hayır duamızı alın biz ölmeden ne olur
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
Gezen görür, yaşayan ölür, eden elbet bulur
Hayır duamızı alın biz ölmeden ne olur
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
Sizin huzurunuzu kaçırmak istemem
Gelinlerimi severim asla kin beslemem
Şimdi gelmezseniz cenazeme de istemem
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
Gelinlerimi severim asla kin beslemem
Şimdi gelmezseniz cenazeme de istemem
Gelinlerden biri gelip, hizmet etse oğul!
‘’ OĞULLARIN ANA MEKTUBUNA CEVABI ’’
(1. oğul)
Ana, şimdi Akdeniz sahillerindeyiz,
Buralar çok güzel herkese tavsiye ederiz.
Çocuklar diyor, ölürüz de asla köye gitmeyiz
Kusura bakma, çocuklar istemeden biz gelemeyiz!
Ana, şimdi Akdeniz sahillerindeyiz,
Buralar çok güzel herkese tavsiye ederiz.
Çocuklar diyor, ölürüz de asla köye gitmeyiz
Kusura bakma, çocuklar istemeden biz gelemeyiz!
(2. oğul)
Ana, mektup yazmışsın bize boşu boşuna,
Çünkü daha açarken gitmedi hanımın hoşuna,
Sen idare et artık, bu sene de yalnız başına,
Kusura bakma, ben hanımı gönderemem ana !
Ana, mektup yazmışsın bize boşu boşuna,
Çünkü daha açarken gitmedi hanımın hoşuna,
Sen idare et artık, bu sene de yalnız başına,
Kusura bakma, ben hanımı gönderemem ana !
(3. oğul)
Ana, gönderdiğin mektubu şimdi okudum hanıma,
Dedi bu devirde hizmet eden var mı?, Allah aşkına,
Ne olur soğuk su katma bu yaştan sonra, pişmiş aşıma,
Kusura bakma ana, gönderemem hanımı ben sana asla!
Ana, gönderdiğin mektubu şimdi okudum hanıma,
Dedi bu devirde hizmet eden var mı?, Allah aşkına,
Ne olur soğuk su katma bu yaştan sonra, pişmiş aşıma,
Kusura bakma ana, gönderemem hanımı ben sana asla!
(4. oğul)
Ana darılma, vakit bulup ta mektubunu okuyamadım,
Şimdi okuyunca ne demek istediğini çok iyi anladım.
Benim hanımdan başka çağıracak gelin mi bulamadın?
Kusura bakma gönderemem, hanım oralara alışamaz ana !
Ana darılma, vakit bulup ta mektubunu okuyamadım,
Şimdi okuyunca ne demek istediğini çok iyi anladım.
Benim hanımdan başka çağıracak gelin mi bulamadın?
Kusura bakma gönderemem, hanım oralara alışamaz ana !
(5. oğul)
Ana abim söyledi, hizmete bizim hanımı çağırmışın,
Olur mu öyle şey, doğalgazdan sobalı eve nasıl alışsın.
Birde önceden başlamış günleri var, onlar yarım mı kalsın?
Kusura bakma ana gönderemem, bu sene bizimki kalsın!
Ana abim söyledi, hizmete bizim hanımı çağırmışın,
Olur mu öyle şey, doğalgazdan sobalı eve nasıl alışsın.
Birde önceden başlamış günleri var, onlar yarım mı kalsın?
Kusura bakma ana gönderemem, bu sene bizimki kalsın!
(ortak çözüm)
Ana, ana dört kardeş hanımlarıyla bize geldiler.
Anamızın isteği yerinde, acil çözüm bulalım dediler.
Bizler ne yapacağız diye düşünürken, akılı gelinler verdiler.
Kusura bakma ana, sana hizmete ancak bacımızı uygun gördüler!
Ana, ana dört kardeş hanımlarıyla bize geldiler.
Anamızın isteği yerinde, acil çözüm bulalım dediler.
Bizler ne yapacağız diye düşünürken, akılı gelinler verdiler.
Kusura bakma ana, sana hizmete ancak bacımızı uygun gördüler!
Mahir ODABAŞI
Eserin tüm hakları ve
sorumluluğu eser sahibine ait olup sahibi istemediği takdirde
yayından kaldırılacaktır.
Siirfm.com'a teşekkürlerimle
Siirfm.com'a teşekkürlerimle
31 Ekim 2014
Yüzünden bir harf düştü, kış
bastırdı
Okuyamıyorum seni, uzaklar çok pahalı
Bilet
bulamıyorum, kar çok seviyor ağaçları
Senin saçlarını,
dudaklarından bir öpüş
Havalandı, korlaşıyor günlerin
acısı
Yazım giderek okunaksızlaşıyor, yaşımı
En iyi
sen bilirsin, bir gece alfabesiz
Yüzünden düşen bin parçayken,
uzaklara
Araç bulamıyorum, çıkagelmiştim bomboş
Saçlarında
kalıyor ellerim, bu bilet neresi
İçindir bilmiyorum, yuvasız,
yurtsuz ellerim
Kar, ağaçlardan süzülüyor, çiçek
tohumlarında
Bir açlık, bir sabırsızlık, boynunda
gizlenen
Benlerin arasında ara beni, fotoğrafını
kime
Vermiştim, kaybolan fotoğrafına sor beni
Gözlerine
çarşılar sığmıyor, her yer don
Yüzünden düşen harfte
gizle beni, gidemiyorum
Sensiz bir yerlere, kala kalıyorum
cansıkıcı
Bu kentin ölügözü sokaklarında,
evlerinde
Yüzünden bir harf düştü, aşk gelip beni buldu
Gültekin EMRE
11 Temmuz 2014
Damarlarıma
yeniden yayıldığını duyuyorum kanımın
İçtenlikle
söylüyorum, seviyorum bu hayatı
Ölmek istemiyorum ama
ölebilirim şimdi
Varsa ölümümün bu dünyaya bir
yararı.
Koca bir çınar gibiyim, az da olsa yaşım
Kopmaz
köklerim var hayatın yüreğinde
Şimdi ağlayıp sızlanan
körpe dallarım
Onlar toydur biraz, başları
gökyüzünde.
Yaşamak, bizim en büyük özgürlüğümüz
artık
Acıların, gözyaşlarının da bilincine vararak
Bağırıp
çağırmadan, boyun büküp ağlamadan
Yaşamak…enginlerde
salınıp, yücelerde coşarak.
Bağırıyor içimde bir kuş,
durmadan bağırıyor:
Şair, bir taşı oyup da içine girmenin
zamanı geçti!
Bir kez daha gülümseyerek yanıtlıyorum
onu:
Ağladım. Biraz rahatladım.İyiyim şimdi.
Ahmet ERHAN
28 Nisan 2014
Rüzgar beni ısıtır güneş dondurur beni
Aşkın ki bir ateştir yakar kavurur beni
Kurşun sıkılmaz derler sevdaya ki bilirim
Bir kurşundur gözlerin kalbimden vurur beni
İpeklerden yumuşak kılıçtan keskin sözün
Salar bağlı köleyi zincire vurur beni
Sevdan ateşten bir kor onu nasıl saklasam
Gözyaşlarım aleme yayar duyurur beni
Bir ömür ara ile bir kez görsem düşümde
Yeri göğü dolanır ayrılık bulur beni
Nasıl hasretim sana ah bir anlatabilsem
Ülkene hangi deli rüzgar uçurur beni
Abdulhekim KOÇİN
21 Nisan 2014
Daha
gidilecek yerlerimiz var
Şu
sohbetini dinler gideriz
Coştukça
şarkılar, türküler, sazlar
Rakı
mı, şarap mı, içer gideriz
Geçse
de umudun baharı yazı
Gözlerde
kalıyor yaşanmış izi
Kimseler
kınamaz burada bizi
Ne
varsa hesabı öder gideriz
Söyleyecek
sözü olan anlatsın
İsterse
içine yalan da katsın
Yeter
ki kendinden, bizden söz etsin
Yalanı
doğruyu sezer gideriz
Neler
gördük neler bu güne kadar
Daha
gidilecek yerlerimiz var
Bizi
buralarda unutamazlar
Kalacak
bir türkü söyler gideriz
Sevgiye
var olduk sevdik sevildik
Kavgalara
girdik öldük dirildik
Bir
anlam fırını icinde piştik
Anlamlı
güzeli sever gideriz.
Özdemir
ASAF
16 Şubat 2014
Nerede
böyle hüzünlenmek o zaman;
İçip
içip ağlamak,
Uzaklara
dalıp şarkı söylemek;
Hafta
sekiz ben eğlenti de;
Bugün
saz, yarın sinema,
Beğenmedin
Aile Bahçesi;
Onu
da beğenmedin, parka;
Sevdiğim
dillere destan;
Sevdiğim,
Meyik
verdiğim;
Ben
dizinin dibinde elpençe divan,
Samanlık
seyran.
Nerede,
Nerede,
Nerede
böyle hüzünlenmek o zaman.
Orhan
Veli KANIK