Kıssadan hisse ile başlayalım evvela söze…
Zayıf ve dermansız bir balıkçının ağına iri bir balık düştü.
Fakat zavallı adam onu zapt edemedi. Balık daha kuvvetli çıktı, ağdan kurtuldu,
suya dalıp kayboldu. Diğer balıkçılar; “Tuzağına öyle bir av düştü ama sen
kaçırdın!” diye adamı kınadılar.
Adamcağız dedi ki: “Haksız yere eleştiriyorsunuz. Benim
kısmetim değilmiş, onun da eceli henüz gelmemiş.”
Hikmet: Kısmetsiz avcı Dicle’de bile balık tutamaz,...
29 Mayıs 2013
Bir zamanlar bu şehirde zalim bir hükümdar yaşarmış. Yaptığı
bu zalimliklerle kendinden geçen Nemrut gün gelmiş kendisini Tanrı zannetmeye
başlamış ve büyük tapınaklar yaptırıp içine de kendi heykellerini koydurmuş.
Halkına da baskı yaparak kendisine Tanrı diye tapmalarını istemiş.
Bir gece Zalim Nemrut uykusunda korkunç bir kabus görmüş.
Kan ter içinde fırlamış yatağından. Hemen sarayın bütün kahinlerini ve
büyücülerini çağırtmış ve rüyasını...
I
Gördün mü hiç suyun yanmasını tuzda
Gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi
Büyük bahçelerin küçük içinde
Saksılardan birinde
Gördüm de
Uyurken uyandırılmış gibi
Beni bir sardunya büyüttü belki.
O ben ki
Bir kadında bir çocuk hayaleti mi
Bir çocukta bir kadın hayaleti mi
Yalnızca bir hayalet mi yoksa.
Ne peki
Yere dökülen bir un sessizliği mi
Göğe bırakılmış bir balon sessizliği mi
İşini bitirmiş bir org tamircisinin
Tuşlardan...
27 Mayıs 2013
"Bir zamanlar üstümüz başımız kirlenirdi, yıkardı
annemiz geçerdi...
Keşke hep onlar kirlenseydi ve yıkasaydı annemiz
geçseydi..."
~~Majisyen Kontejyan~~...
26 Mayıs 2013
Yalan Dünya dizisinde herkesin sevgilisi oluveren Vasfiye
Teyze, bam telimize dokundu adeta…”Ne çektin be!..Ne yapacan mecbuuur!..”
sözleri ile Vasfiye Teyze yaşamımızdaki ortak derdi dile getirdi…Her yere her
şeye uygulanır oldu bu sözler…Sloganlaştı…Nedeni çok basit…Evet, hepimiz çok
çektik…Çekmeye de devam ediyoruz…En zengin aileler de bile aile reisinin, neler
çektim ben bu serveti oluştururken, yakınmasını duyarsınız…Fakir ailelerin ise
her...
24 Mayıs 2013
Şimdi sen gelsen
Dağ suları gibi incecik
Kırılıp dökülen
Uçarı gülüşünle sen
Hep böyle hayata barışık
Çıkıp gelsen.
…
O bengi sularda ben
O serin, o gökçe mavilerde
Şu büyük kent yorgunu
Örseli, kırgın
Lime lime yüreğimi
Dinlendirsem.
…
Bir daha hiç mi hiç gitmesen…
Şükrü ERBAŞ
...
22 Mayıs 2013
Mis gibi çiçek kokularının buram
buram yayıldığı, yeşilin binbir tonunun adeta nakış gibi işlendiği, havasına
suyuna, taşına toprağına, bin canın feda olduğu memleketimden henüz ayağımın
tozuyla geldim gelmesine ama tadı damağımda kaldı adeta…Yeşilliklerin arasından
kırmızı gelinciklerin, sarı, leylak çiçeklerin fışkırdığı ve insanın gözünü doyuran,
güneşin insanın iliklerine kadar ısıttığı, kuş seslerinin doğanın sesiyle
bütünleştiği,...
21 Mayıs 2013
Yurdundan koparılmış gözleri sürmeli yaralı bir ceylân gibi
Suat’ı alıp götürdüler. Gönlüm öyle kırık ki!
Gönlüm, azat nedir bilmeyen bir köle örneği ezgin.
Tan vakti Suat göçtü buralardan. O ne mağrur bakışlardı
Rabbim ve ne müstağni.
Suat ki boyu altın ölçüde; önden bakılınca zarif nahif,
incecik belli,
tombul görünüşlü arkadansa, arka çizgileri bile belli.
Gülerken dişlerinde kar yağar gibi bir kış aydınlığı ,
Öyle beyaz, onları...
20 Mayıs 2013
İnsanın kısa bir süreliğine de olsa iş yaşamının getirdiği
yorgunluğu atmak için dur demesi ve kendine biraz mola vermesi gerekiyor ve
sanırım bu yılın en güzel ayında kendim için yaptığım en güzel şey ve aldığım
en doğru karar oldu bu hafta sonu planı.
Sanırım iki ay kadar önce bir arkadaşımdan çıkan fikir
doğrultusunda İstanbul – Adalar’a gitmek çok güzel bir fikirdi. Hele ki yola
birlikte çıktığınız insanlarla aynı frekanstaysanız değmeyin...
13 Mayıs 2013
Duyduklarına değil gördüklerine inan her zaman.
Bazen yalan olur tüm söylenenler.
Kimin dediği değil senin inandığındır önemli olan
Yüreğin ne diyorsa doğrusu odur her zaman…
Gelir geçer biter gider gün olur acılar
Önemli olan yarınlarındır her zaman.
Dünden yarına katmayasın hüzün azığından
Yoksa barış güvercinleri çıkmaz yola hiçbir zaman…
Varmak için çıktığın yola uzun deme sakın.
Gidilecek bir yolum var diye sevin her...
Hep bilinen yaşantılar,
Hep bilinen imgeler.
Nasılsa bir düşte birleştiler,
Sonsuz yeni biçimlerle.
Hep bilinen duygular,
Hep bilinen sözcükler.
Nasılsa bir şairle buluştular,
Sonsuz yeni şiirlerle.
Sarhoş olunca anlar insan şarabın gücünü,
Aşka düşünce aşkı:
Siz benim şiirlerimi yazamazsınız
Ben sizin düşlerinizi göremem.
Hu ŞÖ
...
Çok yakınlarda sabahlardan bir sabah.
Seni gerçekten insanca kucaklasam sımsıkı
Ve yüreğimi avuçlarına koysam, ne dersin?
Nazım Hikmet RAN
...
Dokunabilir ve sessiz olmalı şiir
Yuvarlak bir meyve gibi,
Başparmağa bir şey söylemeyen
Eski madalyonlar gibi dilsiz,
Yosun tutmuş pencere pervazındaki
Aşınmış taş gibi suskun -
Kuşların uçuşu gibi
Sözsüz olmalı şiir.
Zamanda kımıltısız olmalı şiir
Ayın tırmanışı gibi,
Geceye takılan ağaçları dal dal
Özgür bırakır ya ay,
Kış yapraklarının gerisinde
Anı anı bellekte kalır ya -
Zamanda kımıltısız olmalı şiir
Ayın...
12 Mayıs 2013
Bilirim anlarsın gözlerimde ki hüzünden
Ne zaman ki sıkılsa canım “neden böylesin” demelerinden…
Sorgu sual edişinden
Bir sen yanarsın
Bir sen ağlarsın benim için;
Gün gelir herkes giderken…
….
Gün gelir elini eteğini toplar gider herkes, değişir; yenik düşer zamana her şey. Akıl erdirilemez çoğu şeye, anlam verilemez
gidişlere. Zaman deyip koyarsın bir köşeye, iyileşsin diye…
Yaraların olur kapatmak istersin kimseyi bulamazsın
etrafında....
Bazıları vardır ki sadece ağlatmayı bilir, çekip giderken...
Aklına gelmez bir kere de olsun gülümsetmek !....
Mehpare ÖĞÜT
...
08 Mayıs 2013
Son Cuma – Yıldız Sarayı’nda Sönen Kandil ; Sultan
Abdülhamid Han;
Ünlü tarihçimiz Cemal Kutay’ın kaleme aldığı, devrin önemli
şahsiyetlerinin tuttukları günlüklerle, Sultan Abdülhamid’in tahttan
indirilişi, 31 Mart olayının gelişme süreci ve sonuçları belgeler dahilinde
anlatılıyor. Tarihi öğrenmek ve olayların sürecini anlamak bakımından oldukça
yararlı bulduğum bu kitabı sizlerin de okumasını tavsiye ediyorum, en azından
henüz okumamış...
05 Mayıs 2013
Öğrencilerimle ilk dersimde sohbet ederdim…Birbirimizi
tanımadan derse geçmezdim…Karşılıklı merak böylece giderilmiş olurdu…Sorardım
onlara en son okudukları kitabı, yazarını, içeriğini…Aldığım yanıtlar
şaşırtırdı beni…Hangi gazeteyi okuduklarını, hangi sıklıkla, yani günlük mü
haftalık mı aldıklarını sorardım…Köşe yazarlarını sorardım…Hangi sayfadan
gazeteyi okumaya başladıklarını sorardım…İlginç yanıtlar alınca, üzülürdüm
onlar adına…Fark...